Hızlı Git
20. yy başlarında Almanya’da ortaya çıktığı bilinmektedir. Natüralizme tepki olarak doğan Ekspresyonizm akımı, aynı zamanda dönemin ekonomik ve politik sorunlarının etkisinde ilk eserlerini vermeye başlamıştır. Bu akımın öne çıkan özelliği doğanın olduğu gibi yansıtılmasının yerine, doğanın sanatçı üzerinde bıraktığı duygu ve hissiyatın sanat eserine aktarılmasıdır. ‘Mimelis’ yani doğanın olduğu gibi taklidi ilkesini sert şekilde reddederler. Bu akımda da sürrealizmde olduğu gibi sanatçının iç dünyası ve duyguları esere yansır.
Ekspresyonizm Nedir?
Ekspresyonizm de sanatçılar; görsel sanatlarda özellikle mimari ve resim alanında o döneme kadar kabul edilmiş tüm kesin kuralları reddederek, yenilikçi yaklaşımlarla var olan sanat düzenine başkaldırmışlardır. Kesin kuralların reddedilmesiyle yeni oluşacak kuralları ise deneyerek bulmuşlardır.
Ekspresyonizm ortaya çıktığı çağ, yenilikler çağı olarak da adlandırılabilir. Teknoloji psikoloji ve daha birçok alanda yenilikler ortaya çıktıkça sanat için de bu yenilik ekspresyonizm akımı ile getirilmeye çalışılmıştır. Teknolojinin ilerlemesi ve fotoğraf makinasının kullanılmaya başlanılmasıyla resim sanatına verilen değer gün geçtikçe azalmaya başlamıştır. Bunun sonucu olarak ekspresyonistler yaptıkları resimlerde nesneleri, imgeleri, doğayı asla göründüğü gibi ele almamışlardır. Tüm çizgiler, resimdeki tüm objeler resim çizilirken sanatçının hissettiği benliğinden ortaya çıkmıştır.
Ekspresyonizmi iki döneme ayırmak mümkündür. Bunlardan ilki Ernst Ludwig Krichner öncülüğünde kurulan ‘Die Brücke’dir. Bu dönemdeki sanatçılar eserlerinde daha çok kırmızı, lacivert ve siyah renklerini ön plana çıkarmışlardır. Ekspresyonizmin ikinci dönemi ise ‘Der Blaue Reiter’dir. Bu dönemin sanatçıları ise Die Brücke’nin aksine parlak renklere eserlerinde bolca yer vermişler ve bunun yanında eserlerinin içerisinde geometrik şekilleri de dahil etmişlerdir.