“Türk Bahçeleri” İnceliklerle Dolu Mütevazı Bir Serüven
  1. Anasayfa
  2. EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ

“Türk Bahçeleri” İnceliklerle Dolu Mütevazı Bir Serüven

0
Reklam Sponsoru

“Birkaç ağaç gölgesi, bir manzara, bir gül tomurcuğu ve bir bülbül sesi bir bahçeyi her zaman Türk bahçesi yapacaktır.”

Peyzaj kimi zaman çok yeni bir söylemmiş gibi dursa da aslında cennetin varlığının bilindiği zamanlardan günümüze ulaşmış, neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir kavramdır. Bu bağlamda; ölümden sonra hayata olan inançları ve insanın görünmez köklerle toprağa bağlı olduğu düşüncesi Türklerle bahçeciliğin yollarını çok uzun zaman önce kesiştirmiştir.

Öyle ki evlerin, sarayların, sokakların sınırlarını aşıp bir nakkaşın tasvirinde servi ya da bir şairin şiirinde güzel kokulu bir gül olup imgeleşmiş, böylece geniş ve çok katmanlı Türk kültürünün mistik bir taşıyıcısı haline gelmiştir. Türk bahçeleri bu yönüyle her ne kadar İslami felsefenin izlerini taşısa da aslında anatomik olarak İslam bahçelerinden oldukça farklıdır.

Bu farklılık tertip sisteminden kaynaklanıyordu. Türk bahçeleri, yürüyüş yolları veya su kanallarıyla dörde bölünüp bir takım geometrik ilkelere (cahar bağ) dayanarak tanzim edilmezdi. Şahsına münhasır bu bahçelerde esas, doğayı taklit etmekti. Toprak ya da doğal malzeme kaplanmış akslar arazinin yapısıyla büyük bir uyum içindeydi. Bitkisel materyalin formuna müdahale edilmez, tabiattaki aslına uygun olarak meyveleri ve gölgeleriyle bahçede yerlerini alırdı. Yaşamın kaynağı su ise tatlı bir şırıltı eşliğinde bazen bir çeşme bazen bir selsebille ** Selsebil Nedir? İslâm mimarlığında ve bahçe geleneğinde su şırıltısı ve serinlik yayan estetik görünümlü su öğelerine verilen isim. ** varlığını hissettirir böylece bahçe, o coğrafyanın hatta o iklimin bir parçası olurdu.

Vejetasyon anlamında Türk bahçelerinin en kült parçaları hiç şüphesiz Peygamber sevgisinin sembolü güller, Elif harfini andıran serviler ve geniş bir kubbe gibi bahçeyi çevreleyen çınarlardır. Asırlarca birbiriyle kombinlenen bu bitkiler bahçeyi bahçe yapmakla kalmaz ona tasavvufi bir perspektifte derin anlamlar kazandırırdı. Bu türlerin yanı sıra bitkisel kaynak çiçeklerle zenginleştirilirdi. Genelde tarh sistemleriyle düzenlenen çiçekliklerin en popüler çiçeği tabi ki lalelerdi. Bir devre adını bahşedecek kadar kıymet biçilen bu çiçek, Osmanlı’nın alamet-i farikası olmuş, tezhip, ebru, çinicilik gibi bir çok el sanatına da  ilham kaynaklığı yapmıştır.

Bu kısa Türk bahçeleri gezintisinde  belki biraz soluklanmak ya da bahçenin keyifli manzarasının tadını çıkarmak İçin gözlerimiz bir dinlence aradığı zaman bahçenin en güzel köşesinde sayebanları görürüz. Gündüzleri gölgelik  anlamına gelen bu sayebanlar geceleri daha romantik bir tavır takınır ve mehtabı seyretmek için birer kameriyeye ** Kameriye Nedir? Giriş hariç tamamen veya bir kaç taraftan kafes şeklinde çevrilmiş olan çardak veya ayazlık adı da verilen oturma yerlerine kameriye denir. ** dönüşürdü. Genelde asma, hanımeli veya yasemin gibi güzel kokulu sarılıcı bitkilerle kuşatılırdı. Çatı ve dikmelerden oluşan basit bir konstrüksiyonla karşımıza çıkacağı gibi  yapısallaşarak, daha komplike bir halde alabilirdi. En güzel örneği Beylerbeyi Sarayı’nın Harem ve Selamlık bahçelerinde bulunan çadır köşkleridir. Sarayın mimari üslubuna uygun olarak tasarlanmış köşkler nadide bir biblo gibi bahçeye iliştirilmiştir.

Türk Bahçelerinde son olarak atmosferi şekillendiren bir diğer unsur olan kuşlardan bahsetmek gerekir. Tabiatın böylesine işlendiği bir mizanseni hayvanlardan mahrum bırakmak elbette düşünülemez. Cıvıltılarıyla bahçeye neşe katan kuşlar, aynı zamanda doğallık hissiyatını ve cennet bahçesi algısını pekiştiriyordu. Özellikle saray bahçeleri gibi büyük ölçekli elit bahçelerde Kuşhane veya kuşluk olarak adlandırılan bölümlere rastlamak bile mümkündü. Tabi kuşların yanı sıra yine saray bahçelerinde aslan  gibi vahşi hayvanların yetiştirildiği farklı kısımların ve kafeslerin olduğunu da bu başlığın altına küçük bir anektod olarak ekleyebiliriz.

Türk Bahçeleri Örneği
Türk Bahçeleri Örneği

Gezi boyunca klasik bir Türk Bahçesinin içinden geçtik. Fakat zamanla batı üslubu tıpkı mimariye, modaya, edebiyata olduğu gibi bahçeciliğe de sirayet etmiş ve Osmanlı’nın son döneminden itibaren bahçelerde barok ve rönesans rüzgarları esmeye başlamıştır. Böylece servilerin yerini zamanla manolyalar, porsuklar almış, şimşirler kırpılmış, çemenzarlar ** Çemenzar Nedir? Çimenle örtülü yer, yeşilliklerle kaplı alan, çimenlik. ** formel tasarımlı çim alanlara dönüşmüştür. Elbette tüm bu farklılaşmayı eleştirmek yerine giderek kolaylaşan seyahat imkanlarıyla gelişen kültürler arası etkileşimin bir parçası olarak yorumlamak lazım. Burada ki hassas çizgi esinlenmek ve  esin kaynağına dönüşmekle ilgilidir. Tehlikeli olan özünü kaybetmektir. Çünkü özellikle sanat söz konusu olduğunda esinlenmek kaçınılmazdır. Sonuçta bütün sanatlar temelde yaratıcıdan esinlenmiştir. Ancak ilham kaynağını içselleştirmek, sanatçının içinde doğduğu topluma olan vefa borcudur.

Peyzaj Mimarı

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir