Geçtiğimiz günlerde twitrda bi twet gördüm” Bir peyzaj mimarı bizim kestirmeden gitme alışkanlığımızı göz ardı etmeden çizim yaparsa “çimlere basmayınız” tabelasına ihtiyaç olmayacaktır.( @InceMrve) diye. Haklı dedim içimden, çimler içinde oluşan keçi yollarının büyük çoğunluğunun nedeni bizim yetersiz tasarladığımız sirkülasyon ağları olabilir.
Sonra ölçeği biraz küçültüp kendime döndüm. Acaba bugüne kadar yapıp teslim ettiğim işler her şeyi ile “Doğru” mu? Yanlış yaptığım, ileride kullanıcılar sorun oluşturacak, zamanla kullanışsız-anlamsız olacak, doğaya zarar verecek bir şeylere vesile olmuş muyumdur? Bu meslekte olgunlaştığım zaman geçmişte yaptığım yanlış bir uygulamamı görüp bende oluşturacağı utanç duygusunu düşündüm. Ürkütücü…
Öğrencilik yıllarımda hocalarımız; “ Şu parkı tasarlayın, çeşitli kullanımlar koyun” dediklerinde, hemen bir altıgen ya da sekizgen amfi kondururdum arazinin ortasına. Sanki her dakika sahneye koyulan tiyatrolarıyla, sokak sanatçılarının çok itibar gördüğü, destelendiği çok sanatsal bir toplumda yaşıyoruz da… O amfinin önüne vazgeçilmez bir yer satrancı, parkın her bir taraftan fışkıran sular, çeşitli yerlere serpiştirilmiş pergolalar – gazebolar ve şekli hiç değişmeyen böbrek havuzlar…
Kim öğretmişti bize bu konsepti… O fikri ilk kim ortaya attı, bizler arasında nasıl bu kadar yayılıp vazgeçilmez bir tasarım unsuru haline geldi gerçekten bilmiyorum.
Haliyle hocalarımız eleştirdi “ n’olacak o amfi, sence de fazla maliyetli ve çirkin değimi?”
Bana yöneltilen o sorudan sonra nerde amfi görsem feci şekilde eleştirerek bakıyorum. Nereye yapılmış, hangi sosyal guruba hitap ediyor, kapasitesi nedir, ne kadar doğal, yönü doğru mu? Belki de bu kadar çok eleştirerek baktığım içindir, o kadar komik yerlerde konumlandırılan amfiler gördüğüm oluyor ki, bazen o işin altına imza atan kişiyi bulup anlından öpesim geliyor. Adam kent içinde araçların vızır vızır geçtiği yolun kıyısına, izleyiciler yola bakar vaziyette kondurmuş koca yunan tipi amfiyi. Kardeşim orda gösteri olsa sesi nasıl duyuracaksın, hadi duyurdun diyelim o kadar egzoz toz duman kullanıcının üzerinde, hadi bunu da bir şekilde izole ettin diyelim, kullanılmadığı zaman estetikten yoksun koca bir beton yığını… E şimdi bize tasarımın vazgeçilmezi olarak öğretilen ‘Fonksiyonel – İşlevsel – Ekonomik ‘ unsurlarının hangisini yerine getirmiş olduk?
Biz peyzaj mimarlığı unvanını taşıyan kişiler olarak mesleğimizin gerekliliğini vurgulamaya çalıştığımız bu dönemlerde, İşin kolayına kaçıp kopyala yapıştır tekniği kullanmadan, Araştırarak, Kendimizi sürekli geliştirerek, Gereksinimlere akılcı çözümler tasarlayarak, mesleğimizin savunucusu olabileceğimize inanıyorum.
Fatma BETOS
Peyzaj Mimarı / KOCAELİ
Çok doğru bir paylaşım olmuş. Doğrusu kendi öğrencilik hayatımdan birçok parça buldum.. elinize sağlık.