Bir bahçe olsun; rengârenk bitkilerin, minik güzel evlerin, şatoların, sarayların, kulelerin, kalelerin olduğu minicik bir dünya. Güney yarım kürede ve bizden 9 bin mil uzakta. O şirin, güzel bahçede bir de Kız Kulemiz olsun; Küçüksu Kasrımızla karşı karşıya…
Cockington Green Gardens
Cockington Green Gardens, Avustralya’nın başkenti Canberra’da yer alan, güzel peyzajlı bahçeleri ve titizlikle hazırlanmış minyatür yapıları ile yaklaşık iki dönümlük bir alanda oluşturulmuş, minyatür bir parktır. İngiltere, Torquay’da yer alan Cockington köyünden esinlenerek tasarlanmış minyatür İngiliz evlerinin ve rengârenk bahçe düzenlemelerinin bulunduğu parkta, 30 farklı ülkenin mimari yapılarının minyatür kopyaları da yer almaktadır. Adeta bir masal diyarını anımsatan bu büyüleyici bahçe içerisinde bulunan küçük ölçekli şato ve evlerin yanı sıra, minyatür insan kopyaları, küçük ölçekli demir yoları ve gün boyunca çalışan minyatür trenler parkın kimliğini oluşturan öğelerdir.
Minyatür Bahçeler
Bir minyatür bahçe fikri, Cockington Green Gardens’in kurucuları Doug ve Brenda Sarah çiftinin, 1972 yılında İngiltere’ye yaptığı bir ziyaret sırasında doğdu. Torquay yakınlarındaki İngiliz köylerinden çok etkilenen çift, Avustralya’ ya döndüğünde, ziyaret sırasında beğendikleri köylere benzer bir köy oluşturmaya karar verdiler. İngiliz köylerinden esinlenerek geliştirilen proje için, ilk olarak bir fizibilite çalışması yapıldı. Çok zahmetli ve yıllar süren çalışmalardan sonra, Cockington Green Gardens 3 Kasım 1979 tarihinde açıldı. Farklı dünya ülkelerindeki yapıların minyatür kopyalarının yer aldığı Uluslararası Alan olarak adlandırılan bölümü de 1988 yılında hizmete girdi.
Cockington Green Gardens, Orjinal Alan ve Uluslararası Alan olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır. İngiliz mimarisinin genel özelliklerini taşıyan Orjinal Alan, parkta ilk oluşturulan alandır.
Muhteşem bir şekilde tasarlanmış rengârenk, bakımlı bahçeler ile minyatür yapıların büyük bir ustalıkla harmanlandığı Orijinal Alan, İngiliz köylülerinin günlük yaşayış biçimini betimleyen küçük bir İngiliz Köyü şeklinde tasarlanmıştır. Orijinal Alan’ın girişinde ilk olarak Cockington Green Gardens girişinin kendi minyatür kopyası karşılar bizi. Burayı, “Perilerin Gizli Bahçesi” olarak adlandırılan, minik peri biblolarından ve mantar şeklindeki minyatür evlerden oluşan şirin bahçe takip eder. Bu bölümü de geçince, hepimizin kitaplarda okuyup zihnimizde canlandırmaya çalıştığımız, İngiliz köylerinin o şirin dünyasında buluruz kendimizi. Çatıları sazla, samanla örtülü şirin İngiliz köy evleri, sokaklarda sohbet eden insanlar, at arabalarında evlerine eşya götüren erkekler, evlerinin önünde oturan kadınlar, çiftlik hayvanları, köy kilisesi ve mezarlıklar. Tabii ki hepsi 1/18 ölçekle yapılmış minyatür kopyalar şeklinde.
Park içinde biraz daha ilerlediğimizde, kriket ve futbol maçı yapan insanların ve etrafı çevrili çayırlarda otlatılan hayvanların minyatür kopyalarını görünce, parkta İngiliz kültürünün hâkimiyetini tam olarak hissederiz artık. Bu olağanüstü gerçeklikte olan yapıların yanında, İskoçya’nın heybetli Baraemar Kalesi’nin minyatürünü de alanda görmek mümkün elbette. Ancak kuşkusuz ki, alanda yer alan kopyalar arasında en çok tanınanı Stonehenge’dir. Beş bin yıl öncesinden itibaren mezarlık olarak kullanılan ve M.Ö. 3000 yılında İngiltere’nin en büyük mezarlığı olan Stonehenge, Antik Çağ’ın bilgeliğinin en önemli sembolüdür.
Parktaki ikinci alan olan Uluslararası Alan’da ise, 30 farklı ülkedeki mimari yapıların minyatür kopyaları yer almaktadır. Yabancı büyükelçiliklerin desteği ile oluşturulan bu alanda, farklı dünya ülkelerinin mimari eserlerini tanıtmanın yanı sıra, o ülkelerin kültürlerini anlatmak amaçlanmaktadır.
Türkiye, Arjantin, İspanya, Meksika, Suriye, Hollanda, Ukrayna ve daha birçok ülkenin mimari eserlerinin sergilendiği alan, Orijinal Alan gibi büyük bir ustalıkla tasarlanmıştır. Ülkemizden Kız Kulesi ve Küçüksu Kasrı kopyalarının bulunduğu alanda, farklı ülkelerin yapıları birbirinin peşi sıra, güzel bir peyzaj içinde kompoze edilmiştir. Kız Kulesi’nin yapımı ve tarihiyle ilgili bilgiler aktarılırken, yapımında rol oynayan aşk hikâyesinin Romeo ve Juliet çizgisinde bir hikâye olduğu, yapımının 1100 saat sürdüğü gibi detaylara da yer verilmektedir. Bu küçük dünyayı oluşturmak için yine aylar süren zahmetli bir çalışma ve büyük harcamalar söz konusu olmuştur.
Cockington Green Gardens’da dikkat çeken tasarımlardan bir diğeri de, küçük ölçekli demir yolları ve minyatür trenlerdir. Alanda ziyaretçilerin kullanımı için de özel olarak yapılmış, “Fowler Cane Loco” adlı trenin yarım ölçek küçültülmüş kopyası olan, buharlı bir tren bulunmaktadır. Orijinalinde kömür yakıtlı olan ancak çevre dostu olma düşüncesiyle buharlı trene dönüştürülen bu tren, bir defada en fazla yirmi kişi taşıyabilmektedir. Uluslararası Alan’ın ve piknik alanlarının etrafında seyreden bu şirin tren, her yaştan insan tarafından büyük bir zevkle kullanılmaktadır. Ziyaretçilerin rekreasyonel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için de parka çeşitli fonksiyonel alanlar getirilmiştir. Seyir terasları, barbekü ve piknik alanı, oyun alanları, restoran ve kafeler alan içerisinde büyük bir ustalıkla konumlandırılmıştır. Park alanında son olarak, “Rose Room” olarak adlandırılan kapalı bir sergi bulunmaktadır. Bebek Evi de denilen bu şirin sergide, minyatür eşyalar, geleneksel giysiler, oyuncak bebekler ve minik mobilyalar yer almaktadır.
Bitkisel tasarımıyla da son derece dikkat çeken Cockington Green Gardens, ilginç ve renkli bitkilendirme çalışmalarıyla bir masal diyarını anımsatmaktadır. Bitkilendirme çalışması, alanın genel konseptine uygun olarak, minyatür büyüme özelliklerine sahip, 1/20 – 1/50 ölçekli minyatür yapılara uygun boyutta bitkiler kullanılarak yapılmıştır. Tüm bitkiler, on yıl içinde 600 mm büyüme oranına sahip olan minyatür bitkilerden seçilmiştir. Parktaki çim dahi, ince bir halı görünümündedir. Highland, Brown Top ve Cobra olmak üzere üç çeşit çim kullanılmıştır. Parktaki bakım çalışmaları da olağanüstü bir titizlikle sürdürüldüğünden, çimler her daim kusursuz görünmektedir. Bu sebepten de, ‘Bu çim gerçek mi?’ sorusu, park personelinin ziyaretçilerden en sık duyduğu sorulardan biridir. Ayrıca, alana her yıl 35.000 adet çiçek dikilmektedir. Olağanüstü renk çeşitliliğine sahip çiçekler, parkta oluşturulan alanları, yollardan ayırmak için kullanılmıştır. Alanda dikkat çeken bir diğer bitkisel çalışma da, ziyaretçilere ilginç bir deneyim sunan minik bitki labirentidir. Ayrıca alanda, İngiltere tepelerinde bulunan oymalardan, Oxford yakınlarındaki Uffington White Horse oymasının kopyası da yer almaktadır. Bu minik bitki labirenti ve yeşil alan içinde oluşturan oymalar, parktaki bitkilendirme tasarımında farklılık yaratan öğelerdendir.
Güney yarım kürede, ülkemizden 9 bin mil uzakta olup; Kız Kulesi’nin, Küçüksu Kasrı’nın ve dünyadan daha birçok yapının kopyalarını barındıran bu güzel, şirin, minik dünyayı keşfetmek, herkes için farklı deneyimler sunacaktır. Yolunuz bir gün Avustralya’ ya düşerse eğer, bu büyüleyici bahçeyi görmeden dönmeyin derim ben. Zira farklı dünya ülkelerindeki mimari yapıları bir arada görebileceğiniz, bunları incelerken de kendinizi masal diyarında hissedebileceğiniz nadir yerlerdendir Cockington Green Gardens.
Yazar: Gülşah Aslan