Geçmişten günümüze güzelliğin, zerafetin, zenginliğin ve gücün simgesi olarak kullanılan, en sevilen çiçeklerin başında gelen, Osmanlı İmparatorluğunun bir devrine ismini vermiş olan lalenin ağaçta yetiştiğini biliyor muydunuz ? Evet yanlış duymadınız. Bu yazımda bilinen en eski ağaçlardan olan fakat popülerliğini gizli tutarak günümüze kadar gelmeyi başaran Lale ağacından bahsetmek istiyorum.
Lale ağacı yaprak döken bitkilerden en uzun boy yapan ağaçtır.
Bu ağacın yapraksız hali bile oldukça zarif ve heybetlidir. İlkbaharın geldiğini müjdeleyen bir önceki senenin sürgünlerinden çıkan genç yaprakçıklar, ağacın çıplak dallarına hayat vererek size sunacakları görsel şölene hazırlanırlar. Bu ağacın yapraklarına başka bir ağaçta rastlamanız mümkün değildir. Yaprakların orta kısımları makasla kesilmiş gibi düzgün, köşeleri ise sivridir. Adeta perdeli bir ördek ayağı şeklindedir. Yapraklarında görülen sivri oluşumlar her ne kadar ağaca sert ve keskin bir görünüm vermiş olsa da açan beyaz-sarı renkli turuncu lekeli muhteşem çiçekleri ve sonbaharın gelmesi ile birlikte yaprakların dönüştükleri altın sarısı rengi onun bu sert görünümünü gizler ve siz elinizin altında bulunan bu gizli hazinenizin farkına varırsınız.
Lale ağacı (Liriodendron tulipefera) manolyagiller familyasındandır.
Bitki doğal olarak yetişebildiği bölgelerde 60 metreye kadar boy yapabilmektedir. Gövdesi 3-4 metre çapa ulaşabilir, çatlaklı ve siyah kabukludur.10 metreye kadar da taç yapabilir. Geçirgen, nemli topraklı, bol yağış alan bölgeleri sever ve normal zamanlarda da düzenli olarak sulanmalıdır. Bitki piramit formundadır fakat tepe sürgünleri dağınıktır ve tepe sürgünlerinin sürekli güneş alması gerekir. Güneşi seviyor olsa da sıcak ve kuru ortamlarda yetiştirmeye uygun değildir. İlk senelerinde yavaş daha sonraki senelerde hızla gelişir ve uzar. Dip dalları her sene budanmalıdır ancak kökleri toprak yüzeyine yakın geliştiği için çapalama yapılmamalıdır. Bitkide rastlanılan herhangi bir hastalık veya zararlı türü yoktur.
Bitkinin yapraklanmadan sonra oluşan çiçekleri uzak mesafeden farkedilemezler. Yakından bakıldığı zaman ise oldukça dikkat çekicidirler. Bu kokusuz çiçekler bol miktarda bitki öz suyu üreterek arıların ve böceklerin dikkatini uzak mesafelerden çekmeyi başarırlar. Çiçeklenmesi 10 yaşından sonra başlar. Çiçeklenmeden sonra oluşan tahta tekstürlü kozalağımsı meyvelerin içerisinde kanatlı tohumlar oluşur. Tohumlar bu kozalaktan kolayca çıkartılır ve aynı senenin ekim ayında ekilmeleri gerekir.Ekilmeden soğukta 6 ay katlanırsa çimlenmeleri kolaylaşır. Bu bitki genç dallarından alınan çelikle de üretilebilir.
Ağacın odunu mobilyacılıkta kullanılır ve ağaç kabuğudan altın rengi boyar madde elde edilir. Özellikle kökü idrar arttırıcı, güçlendirici ve uyarıcı olarak kullanılır. Kabuğun içerdiği tulibpiferin kalp ve sinir sistemini güçlendirir. Bitkinin kabuğundan demlenen çay sindirim, dizanteri, romatizma, öksürük, yüksek ateş gibi sorunlarda işe yarar. Bu çay çıban yaralarına da uygulanabilir.
Türkiye’de Karadeniz, Marmara ve İç Anadolu bölgelerinde rahatlıkla yetiştirilebilir. Bu bölge de bulunan fidanlıklardan kolayca temin edebilirsiniz. Bursa Botanik Parkı’nda da bu ağacın güzel örneklerini görebilirsiniz. Bitkinin boyunun ve köklerinin özelliklerinden dolayı küçük bahçesi olanlar bu bitkiyi tercih etmemelidirler.
Lale ağacı tipik bir orman ağacı olsa da eşi benzerine az rastlanan, kirliliğe dayanıklı, kent iklimine uygun bir bitki olduğu için peyzaj açısından park ve bahçe düzenlemelerinde kullanılabilir. Soliter ve grup olarak kullanıma uygundur. Sivri yapıların yumuşatılmasında ve renk etkisi oluşturulmak istenen bahçelerde kullanılmalıdır.
Son olarak, Ege bölgesinde koruma altına alınan Anadolu Sığla ağacı (Liquidambar orientalis) ile birlikte bu ağacın kullanıldığını bir düşünün… İki dağ arasındaki otoyolda seyahat ederken gördüğünüz kırmızı ve sarının yeşile karıştığı sonbaharı müjdeleyen bu manzarayı izlemenin verdiği zevki…
Yazar: Fevzi KÖSE – Peyzaj Mimarı / ANTALYA