Hızlı Git
Anıt ağaçlar dünyada ve ülkemizde geçmişi geleceğe bağlayan önemli mirasçılardır.
Türkiye, tarihin en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmasının yanında hem kültürel hem de bilimsel açıdan korunması önemli olan anıt ağaçlara da sahiptir. Doğanın bu yaşlı, yalnız ve sessiz canlıları bugüne kadar bir çok olaya şahitlik etmiştir. Anıt ağaçlar özellikle Bursa, Edirne ve İstanbul’un tarihi ve kutsal mekanlarını süsleyen Osmanlı Tarihi’nin yapı taşlarıdır.
Yaşadıkları yüzlerce yıl içinde tanık oldukları onlarca toplumsal olayın anısını bugüne taşıdıkları içindir ki, toplum bu ağaçlara saygı ve hayranlık duymaktadır. Gördükleri işlevin öneminden ve toplum nezdindeki saygınlığından ötürü de bu ağaçlar korunmakta ve alınabilen her türlü önlem ile ömürleri olabildiğince uzatılmaya çalışılmaktadır.
Özellikle anıt niteliğindeki ağaç yada meşcerelerin; yörede yaşayan insanlar açısından saygı duyulan eserler olmaları, tarih boyunca toplumların ekonomik ve kültürel yaşamlarını etkilemeleri, ilk çağdan buyana şan, şöhret, zenginlik ve liderlik göstergesi sayılmaları, destanlara konu olmaları, bazı devletlerin bayraklarında yer almaları, devletler arasında yapılan anlaşmalarda simge olarak kullanılması ve bulunan yöreye turizm açısından katkı sağlamaları onları önemli kılmaktadır. Bu ağaçların korunması hem genç beyinlerde soya bağlılık duygularını geliştirmekte hem de doğa sevgisi ve çevre bilincinin kökleşmesine aracı olmaktadır.
Türkiye’deki Anıt Ağaçlar
Nâzım Hikmet’in o efsane dizelerinde dediği gibi;
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeşçesine”…
Peki ülkemizdeki bulunan bu ağaçlar nelerdir, bir kısmına göz atalım.
İNKAYA ÇINARI / BURSA
Osmanlı Devleti’nin ilk köylerinden biri olan Bursa’nın İnkaya Köyü’nden alan İnkaya Çınarı yaklaşık olarak 650-700 yaşındadır.Çapı 3, yüksekliği ise 35 m. olan bu anıt ağaç, 13 ana kola sahiptir.Bursanın simgesi haline gelen bu ağaç 7’den 70’e herkesi gölgesi altında koruya bilen bir ağaçtır.

AMBAR KATRAN / ANTALYA
Antalya’nın Kumluca ilçesinde Dibek Tabiatı Koruma Alanı’nda bulunan bu sedir ağacı 2336 yaşında ve dünyada bilinen en yaşlı sedir olduğu biliniyor.Adını, halk arasında ona ‘ambar gibi ağaç’ denmesinden alıyor.

TEOS ZEYTİN AĞACI / İZMİR
İzmir-Seferihisar’daki Antik Teos Kentinde bulunan yaklaşık 2000 yıllık bu ağaç ölmez ağaç olarak bilinen zeytin ağaçlarına bir örnektir.Yüzyıllar önce Akhalar tarafından görülen ağacımız bir çok topluma ev sahipliği yapmıştır.

YÜRÜYEN KÖŞK AĞACI / YALOVA
Ağacın hikâyesi ilginç; Atatürk, Yalova’dan geçerken bu çınarı beğenip yanına köşk yaptırıyor. 1930’da dallarının köşkün çatısına zarar vermesi üzerine kesilmelerini önerenleri reddederek köşkü tren rayları üzerinde ileriye taşıtıyor.

KOCA KATRAN / ANTALYA
Antalya’nın Elmalı ilçesinde bulunan 2027 yaşındaki ağaç 25 metre yüksekliğinde 8,25 metre genişliğindeki ağacın çapı 262 santimetredir.Gökyüzüyle buluşurcasına yükselen ağaç ihtişamıyla göz doldurmaktadır.Yine dünyanın en yaşlılarından birisidir.

MAMATLAR MEŞE AĞACI / BOLU
Mamatlar Yaylası’ndaki ağacımız 1000 yaşında ve 3 metre gövde çapına sahiptir.
Türkiye’nin en yaşlı ve en kalın meşe ağacıdır.Kalın dallarından birisi arı yuvası olduğu için bilinçsizce kesilmiştir.

ZİNCİRLİ SERVİ / İSTANBUL
Sümbül Efendi Cami’nin avlusunda yer alan bu ağaç 1200 yaşında olup Sultan 2. mahmut tarafından Hz.Hüseyi’nin 2 kızının buraya defnedildiği tespit edilmiştir.Selvinin 800’lü yıllardan kaldığı ve Hz. Cabir(r. a.) tarafından sultaneyn efendinin başucuna diktiği rivayet edilmektedir

AHTAPOT ÇINAR / İSTANBUL
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Araştırma Ormanı’nda yer alan bu anıt ağaç, görünümüyle diğerlerinden ayrılıyor. Çınar, ahtapotu andıran, alabildiğince uzun kollara sahip. ‘Uyuyan çınar’ olarak da bilinen ağaç 600 yaşındadır.

ASLAN KAVAK / İZMİR
Kızılıoba Köyündeki kavak ağacı köye 3 km uzaklıkta bir derenin içinde ter almaktadır.1300 yaşında gövde çapı 5.22 m dip çevresi 21 metre boyu 39 metre dir.Türkiyedeki en kalın ve çaplı ağaçtır.

EYÜP SULTAN ÇINARI / İSTANBUL
Eyüp Sultan Camii ve türbesi arasında iki, türbe çıkışında iki, civarda dört çınar var. Hangi iki olduğu bilinmese de İstanbul kuşatmasında Akşemsettin’in, Eyüp Sultan’ın kabrinin baş ve ayakucuna diktiği çınarların bunlar olduğu düşünülüyor.
Eyüp Sultan Camii´nin dış avlusunda bulunan bu çınar, sahip olduğu boyutlar ve gövdesinde taşıdığı görkemli urlar ile kendisini izleyenlere bebekliğinde yaşadığı tarihsel olayın gururunu yaşatmaktadır.
Osmanlının çınara olan bu ilgisi diğer devlet erkânına da yansımıştır. Köşk, cami, medrese ve imarethane gibi özel yerleri veya topluma açık binaları inşa ettiren vezir ve sadrazamlar, bu yapıtların avlu ve bahçelerini çınar ağaçları ile süslemişlerdir. Keza, kendi dönemlerindeki mesire yerlerini de yine çınar ağaçları ile donatmışlardır.
