Hızlı Git
Japon Anime Sineması
Japon animesinin üstatlarından olan Hayao Miyazaki, 1941 yılında Tokyo’da dünyaya gelmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nı birebir yaşamasından ötürü, Miyazaki filmlerinden bu tramvayı ve sonrasında yaşanan hızlı modernleşme sürecini okuyabiliriz. Filmlerinde Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının ardından gelen bu sürecin geleneksel bir toplum olan Japonlara yaşattığı olumsuz etki, bir imge haline getirilmiş olan mekanlarda farklı değerler ile bağdaştırılarak anlatılmaktadır. Miyazaki filmlerini diğer kurgusal çizgilerden ayıran önemli detaylardan bir diğeri de; yarattığı mekanlar ile inanç, teknoloji, iyilik gibi pek çok kavramı yeniden sorgulatabiliyor olmasıdır. Yarattığı film evreninde modernite eleştirisini toplumsal cinsiyet, politik yozlaşma, inanç, savaş gibi meseleler üzerinden aktaran yönetmen; insan ve doğa anlayışına da yeni bir bakış açısı getirmektedir. Başka bir disiplinin gözünden mekan algısını kavrayabilmek ve bu algının peyzaj planlaması üzerinde nasıl verimli olabileceğini araştırmak önem teşkil etmektedir. Bunun için Miyazaki’nin Howl Moving Castle filmi belirli sahneleri doğrultusunda incelenmiştir.
Filmde idealize edilen yaşamın, gençliğin ve güzellik algısının ötesinde duran Sophie, bir cadı tarafından lanetlenerek yaşlı bir kadına dönüştürülür. Lanetlendiği için kentten ayrılmaya karar verir ve Howl’un yürüyen şatosunda temizlikçi olarak çalışmaya başlar. Güçlü bir büyücü olan Howl ise ülkenin içinde olduğu savaş ile mücadele etmektedir ve bunun için her gece dev bir kuşa dönüşür. Fakat zamanla gücünü kaybettiği için her gün eski haline dönmekte zorluk yaşar. Filmin ana teması savaşın yıkıcılığı ve beraberinde getirdiği saçma ideolojilerin halka, ülkeye ve özgür fikirlere verdiği zarardır. Birinci Dünya Savaşı öncesi kapitalist modernitenin doğduğu coğrafyada geçen öyküdeki korkutucu savaş makinalarının yanında steampunk alt türünden ödünç alınan buhar gücüyle çalışan daha naif makinaların ya da yürüyen şato gibi mekanizmaların varlığı modern batı tarihinin daha farklı çizilebileceğine dair bir umudu taşır. Yürüyen dev şatonun yıldız ruhu taşıması, teknolojinin tümden yadsınmadığını da gözler önüne sermektedir.
Açılış Sekansı
Filmin açılış sekansında verilen sahne, karakterlerin film boyunca kazanacakları edinimden önce nerede yaşadıklarını gözler önüne sermektedir. Yürüyen şatonun taşıdığı yıldız ruhu ilk sekanstan kendini göstermektedir. Katmanlı olarak pek çok ifadeyi bulunduran sahnede, şatonun ölçeği içerisinde bulunduğu alan ile birlikte daha net anlaşılmaktadır. Eski ve yeni, doğa ile insan, teknoloji ile geleneklerin çarpışmasını; ilk sekanstan verilen mekanların arasındaki iletişimden çıkarsamak mümkündür. Miyazaki bu sahnede izleyiciye devasa bir evde yaşayan bir büyücüyü ve bir çobanı aynı sahnede göstermek ile birlikte bir mekanın çevresine ait oluşu ya da olmayışını da sorgulatmaktadır. Uyumluluk kavramı üzerine yeniden düşünmeye teşvik eden filmin, bunu ilk sekansından başardığı söylenebilir. Bir büyücüyü ve bir çobanı birlikte yaşatan peyzajın özellikle de sosyal açıdan bütüncül olma durumunu gözler önüne sermektedir. Peyzaj demokrasisi kavramına da atıfta bulunan sahne, filmin kapanış sekansı ile birlikte düşünüldüğünde daha anlamlı hale gelmektedir.
Sophie, Yürüyen Şato ile Karşılaşıyor
Sophie’nin cadı tarafından lanetlendikten sonra kentten ayrılması üzerine Yürüyen Şato ile karşılaşmasını konu alan sahnede, öncelikli olarak ölçekler arası kurulan bağlantının oldukça anlamlı olduğuna dikkat çekmek gerekmektedir. Sahnede dikkat edilmesi gereken bir başka ayrıntı ise zemin ile şatonun birleştiği yerde bir uyumsuzluk hissine neden olabilecek bir ögenin olmamasıdır. Doğanın teknolojiye bir algısını da görebileceğimiz karede, teknolojinin tümden inkar edilmediği anlaşılmaktadır. Hatta Sophie ile devasa şato arasında yaşanan gergin bakış, insanların mekandan farkını da ortaya koymaktadır. İnsanların mekandan farkı zamanla uyum sağlayabilme özelliğinden ileri gelmektedir. Peyzajın kırsallığı ve kentselliği arasındaki akışkanlığı gösteren Miyazaki, tüm film boyunca bu gösterim tarzını sürdürmüştür. Filmin bir anime türü olmasından kazanılabilecek bir edinim de kişilerin kentsel planlamaya ve peyzaja bakış açılarını algılanabilir hale getirmesidir.
Kötülükle Savaş
Savaş ve kenti bir arada gözler önüne seren sahne; anlaşmazlıkların, bombaların, kötülüklerin ve silahların kent üzerindeki etkisini gözler önüne sermektedir. Karakteristik ve organik bir formu olan kent, savaş ile yerle bir edilmektedir. Filmin başlarında 1900’lü yılların Londra’sını anımsatan kent, savaşla birlikte yok olmaktadır. Miyzaki’nin yarattığı bu iki sahneden peyzaj mimarlığı ve kentsel tasarım gibi disiplinlerin ideolojiden ayrı tutulamayacağı konusunda hem fikir olunabilir.
Kapanış Sekansı
Filmlerin başlangıçları ve sonları arasında anlamsal bütünlüğe hizmet eden çok önemli bağlantılar bulunmaktadır. Yürüyen şato filmindeki açılış sekansını hatırlamak gerekirse, şatoyu dev bir metal yığını olarak ait olmadığı, buna rağmen yadırganmadığı, bir düzlemde yürürken görmüştük. Kapanış sekansında ise şatonun artık uçtuğunu ve ‘canlandığını’ görüyoruz. Ağaçların yeşerdiği, çamaşırların asıldığı ve renklenmiş şato; izleyiciye karakterlerin artık daha özgür olduklarını anlatmak amacıyla kullanılmıştır. Şatoya gelen bu canlılık ile peyzaj arasında bir bağ kurulabilir mi? Acaba bu canlılığın diğer bir sebebi bulutlar, şato ve ağırladığı insanlar arasındaki uyumu sembolize etmesi olabilir mi? Buradan hareketle kişi ve kent ile ilgili ne söylenebilir? Miyazaki, bu sahnede alışılmışın dışında bir kentsel ütopyayı tasvir etmiş olabilir. Uçan bir evi kent olarak düşünerek bir takım kararlar alırsak ya da kısaca kentin ölçeği ile oynarsak kentsel planlama ile ilgili ipuçları yakalayabilir miyiz? Acaba Miyazaki de bunu anlatmak istemiş olabilir mi?
Peyzaj mimarlığı disiplini çok yönlü ve çok katmanlıdır. İçerisinde mekan olgusunu bulundurmasından ötürü pek çok meslek dalı ile bir arada bulunabilmektedir. Farklı bakış açılarıyla kentsel planlama ve peyzaj mimarlığına yeni bakış açıları katmak, mesleğin geleceği ve gelişmesi açısından oldukça önemlidir.