Hızlı Git
Asya ve Avrupa’da toprağı bulunan, yedi tepe üzerine kurulmuş, tarihinin en az 8.500 yıl öncesine dayandığı ortaya konmuş, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu gibi üç evrensel imparatorluğa başkentlik yapmış, sayısız millet ve kültüre ev sahibi olmuş ve olmaya devam eden İstanbul…
Birden fazla etnik kökeni bir arada bulunduran Osmanlı İmparatorluğu’nun 470 yıl başkentliğini yapan İstanbul; aynı zamanda bilim, sanat ve kültürün de başkenti olmuştur. Birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapmış olması nedeniyle bugün hala kültür turizminin odak noktasındadır. Geçmiş birikiminin üzerine her yeni medeniyetle birlikte yeni sayfalar ekleyen bu kutlu şehir, yıllar içerisinde adeta bir masal şehire dönüşmüştür.
Türkiye’nin en çok göç alan dolayısıyla en kalabalık şehri olan İstanbul’un resmi kayıtlara göre güncel nüfusu 31 Aralık 2019 tarihiyle 15,52 milyondur. 1796 tarihi mekan, 28 saray, 91 müze, 93 hamam, 595 çeşme bulunduran İstanbul; bu eserlerini korumakta bazen yetersiz kalmıştır.
İstanbul’u Nasıl Tüketiyoruz?
Hayatımızı kolaylaştırmaya ve vakit kazanmaya yönelik girişimlerde bulunmak tarih boyunca karşımıza çıkan ortak bir gayedir. 1 milyon yıl geride; taşı yuvarlamak, bakır ve tunç kullanarak araç gereçler yapmak… 10 bin yıl geride; tarım devrimi ve takasın kullanılması… Yaklaşık 250 yıl önce de Büyük Britanya’da alevlenen, tarihin en önemli adımlarından; Sanayi Devrimi…
Sanayi devriminin dünyaya etkileri
İnsanın yaptığı işin makinelere devredildiği bu dönemde aynı toprağın daha fazla kişiyi daha az emekle besleyebildiği fark edildi. Ayrıca kent sanayisi, tarımdan farklı sektörlerde de iş imkanı sağlayabildiği için kırsaldan kente hızlı bir göç başladı. Bu göçler; beraberinde nüfus yığılması ve gecekondulaşma problemleri de doğurdu.
Tarihteki önemi, jeopolitik konumu, denizden ve karadan ulaşım imkanları olması gibi birçok cezbedici etken Anadolu’dan İstanbul’a göçleri hızlandırdı. Yıllar içerisinde yönetim şeklinin değişmesi ve başkentin taşınması İstanbul’un öneminden birşey kaybettirmedi. Aksine kamu kimliğinden sıyrılan İstanbul özel yatırımlara daha açık bir hale geldi ve farklı sektörlerde iş alanları oluşturmaya başladı. Bu sebeple göç alan İstanbul’da çarpık kentleşme, gecekondulaşma, nüfus yığılımı problemleri başladı.
İstanbul, bir kez daha öneminin altını çizdi.
Günümüzde, tüm dünyanın ilgiyle izlediği ve insanlık için evrensel değer taşıyan doğal ve kültürel varlıklar, bakımsızlık ve hızlı kentleşme sebebiyle zarar görmeye başladı. Buna karşılık UNESCO 1972 yılında Dünya Mirası Sözleşmesi olarak anılan uluslararası bir kampanya başlattı. Saniyeleşme ve şehirleşmeden etkilenen Türkiye, bu listeyi 1983 yılında onayladı ve programa dahil oldu.
1984’ten itibaren UNESCO ’ya dosya sunan Türkiye’nin, Dünya mirası listesine aday gösterilen ilk 2 siti İstanbul ve Göreme olmuştur.
İstanbul’la ilgili UNESCO’ya sunulan dosya, ICOMOS tarafından incelenmiş ve olumlu bulunmuştur. ICOMOS, UNESCO’ya hazırladığı raporda İstanbul’un önemini şöyle vurgulamıştır: “Balkanlar ve Anadolu, Karadeniz’le Akdeniz arasındaki stratejik konumuyla İstanbul iki bin yıldan fazla bir süre önemli politik, dini ve sanatsal etkinliklerle yakın ilişkide olmuştur. Bugün nüfus artışı, sanayi kirliliği ve denetimsiz kentleşme baskısı altında olan kentin başeserleri arasında, Konstantin’in antik Hipodromu, altıncı yüzyıl Ayasofya’sı ve on altıncı yüzyıl Süleymaniye Camii yer almaktadır.”
Bu raporla beraber incelenen İstanbul’un; Dünya Mirası listesine girmede önemli olan değerlendirme ölçütlerinden 4 tanesine uyduğu görülmüştür.
Ve nihayet Dünya Mirası: İstanbul !
Dünya Mirası Komitesi’nin öneriyi onaylaması sonunda “İstanbul’un Tarihi Alanları” 356 sıra numarasıyla Dünya Mirası Listesi’ne girmiştir. (Paris, ICOMOS, 1985)
İstanbul; UNESCO Dünya Miras Listesi’ne 4 bölge olarak dahil edilmiştir. Bunlar; Hipodrom, Ayasofya, Aya İrini, Küçük Ayasofya Camisi ve Topkapı Sarayı’nı içine alan Sultanahmet Kentsel Arkeolojik Sit Alanı; Süleymaniye Camisi ve çevresini içine alan Süleymaniye Koruma Alanı; Zeyrek Camisi ve çevresini içine alan Zeyrek Koruma Alanı ve İstanbul Kara Surları Koruma Alanı’nı içermektedir.
İstanbul yalnızca bu mirastan mı ibaret?
Bilhassa “Tarihi Yarımada” adıyla anılan Suriçi, İstanbul’un en önemli ve miras kabul edilen yeridir. Fakat sur dışı İstanbul‘un da tanık olduğu koca bir tarihin varlığı reddedilemez. Her semtinde, her sokağında renkli esintilerle yüzyıllardır kimisi için ev, kimisi için ekmek kapısı, kimisi için aile, kimisi için hayal olan İstanbul… Büyüdüğü ve geliştiği kadar yaşlanan İstanbul’un tarihin tozlu raflarına kaldırılmaması için, efsunuyla ilham olacağı nice yüzyıllar için, bir an önce sarıp sarmalanması gerekmektedir. Bir kurumun veya heyetin önderliğini beklemeden, bilinçli her bir vatandaşının elleri üzerinde yeni nesillere aktarılmalıdır.
”Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.” (Yahya Kemal Beyatlı)
Zira bu dizeler ve nicesi yalnızca şiirlerde kalacak ve çıkacağımız bir tepesi veya seveceğimiz semti yerini betona ve bambaşka bir İstanbul’a bırakacak.