Hızlı Git
Eski Roma’da mimari, büyük oranda Yunan Sanatı’ndan etkilenmiştir. Roma’daki ev ve bahçe tasarımlarında bu sanatın örneklerini görmek mümkündür. Sanatlar arasındaki bu etkileşim, Augustus Dönemi’ne (M.Ö. 27-M.S. 14) kadar sürmüş ve bu dönemin başlangıcıyla birlikte özgünlüğüne kavuşarak kendi tarzını yaratmıştır. Roma mimarisinin kendi özelliklerinin yavaş yavaş şekillenmeye başladığı bu dönemdeki mimarinin bilinen en belirgin özelliği, yapılan yüksek boydaki yapılarla imparatorluğun gücünün simgelenmesidir.
Eski Roma Kentleri
Eski Roma’da kentler, halkın sosyal, ekonomik, kültürel vb. her türlü ihtiyacını karşılayacak şekilde, birbirinden farklı ve fonksiyonel kullanım alanları oluşturularak tasarlanmıştır. Bu alanlar; Tiyatrolar, Hamamlar, Stadyumlar, Gymnasyumlar ve Hipodromlardır. Kentte ulaşımı sağlayan yollar ve yolların kenarlarında sütunlar, etrafı ağaçlarla çevrili bulvarlar (Avenue), taklar, taş köprüler ve su kemerleri yapılmıştır. Üstü kapalı ve bina yapımında kullanılan elemanlar ise (Portico) daha çok dönemin ihtişamlı saraylarında tekrarlı aralıklarla kullanılmıştır.
Bu özel alanlarda çiçek yastıkları ve çiçek kasaları; sütunlar, heykeller ve ağaçlar arasında düzenli ve uyumlu bir biçimde yerleştirilerek güzel bir görünüm yakalanmaya çalışılmıştır. Duvarlarda ise sarılıcı bitkiler tercih edilmiştir. Su geometrik kanallarda, dikdörtgen havuzlarda ya da yuvarlak göletlerde kullanılmıştır. Tüm bu yapıların ana malzemesi olarak büyük oranda mermer kullanılmıştır. Mermerin yanında yeni bir malzeme olarak horasan da kullanılmıştır.
Roma Tapınakları
M.S Roma’da Hıristiyanlığın hızla yayılmasıyla birlikte yeni yeni benimsenmeye başlayan bu dini inanışın etkileri sanatsal anlayışa da yansımış ve dönemi anlatan ilk örnekler verilmeye başlanmıştır. İmparatorların adına yapılan tapınaklar günümüze kadar gelebilen tarihi ve kültürel değerlerin sadece küçük bir parçasıdır. Bu tapınaklara Türkiye’de sınırları içerisinde örnek olarak; Efes’teki Hadrian Tapınağı ve Domitian Tapınağı, Ankara’daki Augustus Tapınağı ve ayrıca Roma’daki Pantheon Tapınağı sayılabilir.
Roma İmparatorluğu Tiyatroları
Roma Dönemi’ndeki bir başka mimari yapı ise tiyatrolardır. Helenistik Dönem’in özelliklerinin görüldüğü tiyatrolar Yunan tiyatrosundan biraz daha farklı tasarlanıp uygulanmıştır. Yunan tiyatroları daire ve at nalı şeklinde bir yapıya sahipken bu durum Roma tiyatrolarında ise yarım daire biçimi almıştır. Tiyatrolar, kemerler ve tonozlar üzerine konumlanmıştır. Aspendos ve Termessos Tiyatroları Roma Dönemi’ne ait olan ve bilinen en önemli yapılardır.
Roma İmparatorluğu Hamamları
Hamamlar ise; apoditerium (soyunma bölümü), sudotorium (terleme bölümü), tepidarium ( sohbet bölümü), caldarium (sıcak bölüm) ve frigidarium’dan (soğuk havuz bölümü) oluşmaktadır. Buradaki ısıtma, döşemelerin altından ve duvarlardaki delikli tuğlaların içlerinden sıcak hava verecek bir sistemle sağlanmıştır. Roma hamamlarına Efes’teki Skolastika Hamamı örnek olarak verilebilir.
Roma İmparatorluğu Stadyumları
Stadyumlar ise, ince, uzun bir arenayı çevreleyen oturma sıralarından oluşmaktadır. Anadolu’daki Aphrodisias Stadyumu, 30.000 seyirci kapasitesi ile ilkçağın en büyük ve en iyi şekilde korunmuş stadyumlarından birisidir. Yapılan arkeolojik kazılara göre Milet, Bergama ve Pirene’de de stadyum kalıntılarına rastlanmıştır. Romalıların hipodrom yapmalarının nedeni ise, düzenledikleri at yarışları ve araba yarışları için normalden daha uzun ve geniş yollara ihtiyaç duymalarıdır.
Roma İmparatorluğu Kent Planları
Roma’da kentlerin yerleşim planı, Eski Yunan’da olduğu gibi ızgara formu kullanılarak tasarlanmıştır. Evler, avluya açılan farklı büyüklükteki odalardan ve ortada yer alan üstü açık bir avludan (Atrium) oluşmaktadır. Bahçelerde gölge oluşturulması amacıyla büyük sütunlar kullanılmış ve yine bu nedenle de seçilen bitkisel elemanlar ancak bahçedeki iç avlunun içinde yer alabilmiştir. Evlerin dışında kullanılan büyük ve gösterişli yapraklara sahip ağaçlar sayesinde caddelerde oluşan gürültülerin, güneş ışınlarının ve zararlı etkilerinin, toz, rüzgâr gibi etkenlerin evin içerisine girmesi engellenmiştir. Bahçe içinde ayrıca saksı ve yükseltilmiş bitki yastıklarına da yer verilmiştir.
Roma İmparatorluğu Bahçe Sanatı
Eski Roma’da bahçe sanatı ise, uzun zamanlar geri planda kalmış, kentin kuruluş aşamasında, bahçe sanatında ilk olarak faydalanma amaçlı ortaya çıkmış ve bahçelerde daha çok meyve üretimine ve tarla ürünlerine yer verilmiştir. Roma sanatında da bitki motifleri, duvar kabartmalarında ve duvar resimlerinde çok kullanılmıştır. Roma’da halkın sınıflara ayrılması yerleşim yerlerinin de farklı olmasına neden olmuştur. Aristokrat sınıf, şehrin kalabalık, gürültülü ve kasvetli ortamından uzaklaşarak doğayla iç içe yaşamak amacıyla özel villalar yaptırmışlardır. Roma’nın bahçe sanatına yaptığı katkı daha çok sosyal ve kültürel amaçlı kullanılan yapıları çevreleyen yeşil alanlar ve yüksek sınıfa ait villa bahçeleri ile olmuştur. Günümüze kadar ulaşmış olan Roma’daki Hardian Villası, Tusci ve Laurentina Villaları ile Pompei Kenti kalıntıları Roma bahçe sanatının en iyi örneklerini oluşturmaktadır.
Roma İmparatorluğu Önemli yapıları
Roma’da Tivoli eteklerindeki Hadrian Villası, İmparator Hadrian için yapılmıştır. 3500 dönümlük bir alanda yer alan ve birden fazla yapıdan oluşan bölge isminin hakkını veren bir villa özelliğinde değil daha çok bir kente benzemektedir. Hadrian Villası’nda heybetli ve gösterişli ağaçların arasında bulunan kütüphaneler, hamamlar, tiyatrolar, hipodrom ve pavyonlar yapılmıştır. Alanın jeolojik yapısı bozulmadan inşa edilen yapıların yanı sıra görselliği arttırmak amacıyla geometrik forma sahip yapı elemanları olan teras, heykel ve havuz kullanılmıştır. Bir süre sonra bu alana yapılan ek yapılar, villanın ilk zamanlarındaki halinden uzaklaşmasına neden olmuştur. Alp dağlarının eşsiz güzelliğini arkasına alan villa, pek çok yıkım geçirmiş olsa da günümüze kadar ayakta kalabilmiştir.
Tusci Villası, rampalardan oluşan teras sisteminden, çevresini saran budanmış sık dokulu çit bitkilerinden, yüzyıllık çınar ağaçlarından, hipodrom ve su tesislerinden oluşmaktadır.
Pliny’nin M.S. 100 yıllarında Roma’nın 25 km uzağındaki Laurentina’da yaptırmış olduğu villa tam bir manastır bahçesi özelliğinde yaratılmış olup içerisinde üzüm bağları, süs bitkileri ile meyve ve sebzelikler için ayrı ayrı alanlar bulunmaktadır. Roma’da ilk tohumları atılan bu bahçe akımı daha sonra Avrupa’ya yayılmaya başlamıştır. Villa bir su havuzu, çevresinde bulunan çiftlik evlerinden ve büyük tarlalardan oluşmaktadır. Suyun bahçe içindeki kullanımı dikdörtgen ya da karelere ayrılmış kanallara benzeyen bir sistemle yapılmıştır. Suyun yanında dönemin en gözde yapı malzemesi olan mermerden birçok bahçe elemanı bahçe içinde yerini almıştır. Mermer veya demirden yapılmış pergolalar, toprak ve mermer vazolar, bronz ve mermer heykeller ile mermer kaideler üzerinde simetrik bir düzende yerleştirilmiş su çanakları bulunmaktadır.
Pompeii
Roma İmparatorluğu sınırları içindeki Vezuv yanardağının patlaması sonucu yayılan küllerin altında kalan ve son yıllarda yapılan kazı çalışmaları sonucunda ortaya çıkan Pompei Kenti hem mimari yapısı hem de bahçe tasarımıyla neredeyse yapıldığı dönemdeki gibi görünmekte ve eski güzelliğini korumaktadır. Bu kentteki evlerin her birinin bir avlusu (Atrium) ve her avlunun ortasında küçük bir havuz, süs bahçesi, mermer kaideler üzerine yerleştirilmiş farklı boyutlardaki insan ve hayvan figürleri, heykeller, mermer ve su çanakları ile budanarak çeşitli şekiller verilmiş bitkiler yer almaktadır. Bitkileri şekillendirme sanatı olarak adlandırılan topiari (opus topiarum = topiary), ilk olarak Roma’da uygulanmıştır. Buxus sp. (Şimsir), Cupressus sp. (Servi), Taxus sp.(Porsuk), Rosmarinus sp. (Kuşdili) gibi herdem yeşil bitki türlerine budanarak bahçelerin geometrik yapıları daha da kuvvetlendirilmiştir.
Roma bahçelerinde Phoenix dactilifera (Hurma), Cupressus sempervirens (Servi), Laurus nobilis (Defne), Punica granatum (Nar ağacı), Arbutus unedo (Kocayemiş), Myrtus communis (Mersin), Buxus sempervirens (Şimşir), Rosa sp. (Gül), Iris sp. (Süsen), Lilium sp. (Zambak) gibi süs bitkileri tercih edilmiştir.
Saadet Yeşim ÖZKURT – Peyzaj Mimarı