Türkler'de Bahçe Sanatı ve Bahçelerin Genel Özellikleri
  1. Anasayfa
  2. Peyzaj Mimarlığı

Türkler'de Bahçe Sanatı ve Bahçelerin Genel Özellikleri

0
Reklam Sponsoru

Bahçe düzenleme kültürü geçmişten bugüne gelinceye kadar farklı coğrafyalara ve medeniyetlere ait dini, felsefi, politik ve bilimsel çeşitlilikleri temsil etmiş, doğayı sanatla buluşturmuştur. Türkler’de ise bahçe sanatının gelişmesi çağdaşlarına göre daha geç bir dönemde gerçekleşmiştir. Bunun nedeni Hun ve Göktürk devletleri döneminde süren göçebe yaşam anlayışıdır. Yerleşik kültürün olmadığı, mülkiyet kavramının gelişmediği bu dönemde sanat ürünlerinin genellikle taşınabilir malzemelerden yapılması bu durumun temel sebebidir.

Tarih içinde büyük göç olgusunu yaşayan Türkler, ilişki içine girdikleri yeni yaşam ortamlarında buldukları yerleşik kültürlerle değişik kültür desenleri oluşturmaya, bir arazi parçasını zevk veren ortama dönüştürmeyi amaçlayan bahçe kavramını düşünmeye başlamıştır. Uygurlarla birlikte tarım toplumuna geçilmesi, mülkiyet kavramının ve mimarinin gelişmesi bahçe sanatının da ortaya çıkmasında etkili olmuştur.

Bahçe ve Hayat Felsefesi

Türklerin 8.yüzyıldan itibaren İslamiyet’e geçişleri ile birlikte kutsal kitapları Kur’an-ı Kerim’de yer alan “Cennet Bahçesi “ tabiri bahçe sanatının şekillenmesinde önemli bir faktör olmuştur. Anadolu’ya geçişle birlikte Bizans ve İran kültürünün de bahçe düzenlemelerinde etkisi göze çarpar. Anadolu’ da evin bahçesi aslında “hayat”tır. Hem göçebe hem de yerleşik kültürün özelliklerini taşıyan iç bahçelerin ev ile yakınlıkları en fazla dikkat çeken özelliklerindendir. Bu özellik ev ile bahçenin bir bütün olarak kabul edildiği ve bahçenin sanki açık havada zaman geçirmeye ayrılmış bir ev bölümü sayıldığını göstermesi açısından dikkat çeker.

Türk bahçelerinde yer alan ve taşlık diye adlandırılan yarı açık mekân ile bahçe ve bina arasındaki ideal bağlantının sağlanması amaçlanmıştır. Türk bahçelerinde bahçe zemini ya doğal kaplamasıyla ya da toprak olarak bırakılmıştır. Konuta yakın bölüm ile havuz, çeşme başı gibi belirgin alanlar taş, mozaik ve benzeri malzeme ile kaplanmıştır.

Türk bahçelerinde işlevsellik önemlidir.

Bahçede kullanılan ağaçlar; gölge, koku, renk özelliklerine göre seçilmiş, bahçe sınırında daha yoğun ağaç kullanılırken, iç kesimlerde gölge ve görsel amaçlı bitki kullanımına özen gösterilmiştir. Çınar, Dişbudak, Ihlamur, Karaağaç, Çitlembik, Meşe, Defne, Erguvan ve Ahlat en fazla kullanılan ağaç türleridir. Diğer ağaç türlerinin yanı sıra bahçelerde meyve ağaçlarına, üzüm bağları ve sebze bahçelerine de yer verilmiştir. Su, bahçenin hiçbir zaman eksik olmayan bir elemanıdır. Deniz, dere, havuz ve hatta en basit şekli ile çeşme olarak su, bahçe içinde mutlaka yer almıştır. Akar ya da hareketli su durgun suya tercih edilmiştir.

Osmanlı Bahçe Sanatı

Türk bahçe sanatının zirvede olduğu dönem ise Osmanlı dönemidir. Yükselme dönemi ile birlikte saray mimarisinin gelişmesi bahçe sanatının da gelişmesini sağlamıştır. Osmanlı bahçelerinde genellikle dört köşe büyük mermer havuzlar, gölge veren ve meyve yetiştiren büyük ağaçlar, sarmaşıklı ve salkımlı çardaklar, set ve merdivenler, fıskiye ve sel sebiller, çeşme ve ağzından su akan aslan heykelleri, gülistanlar, lalezar ve çemen zarlar gibi canlı ve cansız materyaller süsleme amaçlı olarak kullanılmıştır. Bu durumun ortaya çıkmasında daha önce bahsettiğimiz “CENNET BAHÇESİ” tabiri etkili olmuştur. İslamiyet’ te yapılan cennet tasvirinde; cennet içinden ırmaklar akan, büyük havuzlar ve şelaleler bulunan, çeşitli türlerde ağaçlar ile hurma bahçeleri ve üzüm bağlarından oluşan bir bahçe mekânı olarak vurgulanması bahçelerin şekillenmesinde etkili olmuştur. Has bahçe ifadesi Osmanlı bahçelerini ifade eden genel bir terim olmuştur.

Lale devri ile birlikte bahçe sanatında Avrupa kültürünün etkisi de görülür. 1720’lerde İstanbul’ daki Fransız elçisi aracılığıyla bu ülkeden bahçe düzenleyiciler getirtilmiştir. 19. yüzyılın başında III. Selim’in kız kardeşi Hatice Sultan’ın mimarı olarak çalışmış olan Melling, onun Beşiktaş’taki sarayının bahçesini Fransız bahçelerine benzeterek geometrik yol ve tarhlarla düzenlemiştir. Bu daha sonra pek çok saray ve konak bahçesine örnek olmuştur. Bu dönemde gelenekten uzaklaşılmış, servi ağacı bile bahçeden mezarlıklara taşınmıştır. Yabancı mimar ve bahçıvanların gelmesiyle birlikte labirent, grotto gibi Batı motifleri Türk bahçelerinde kullanılmaya başlamıştır. Dolmabahçe Sarayı’nda olduğu gibi, sarayın önemi arttıkça insan ve doğa arasındaki bağ zayıflamış ve bahçe adeta seyir edilecek bir peyzaj tablosuna dönüşmüştür.

Bu yazı da ilginizi çekebilir:  Başarılı Bir Sahil Parkı Örneği: Sugar Beach

Özetle Türk bahçesinin genel karakteristiğinin, farklı kültürel etkileşimlerin bir sentezi olduğu ve ayrıca, yapıldığı dönemin ayırıcı kültürel özelliklerini de yansıttığı ortaya çıkmaktadır.

Emin GÜNEŞ – Peyzaj Mimarı

Yeşil Mimari 2012-2013 yıllarında 4 sayı olarak Mehmet Emin DAŞ editörlüğünde çıkarılmış bir Peyzaj Mimarlığı dergisidir.

Yazarın Profili