Yavaşlayan Şehirler ve Hızla Koşturan İnsanoğlu
  1. Anasayfa
  2. Şehir ve Bölge Planlama
Trendlerdeki Yazı

Yavaşlayan Şehirler ve Hızla Koşturan İnsanoğlu

0
Reklam Sponsoru

This post is also available in: English

Koşmaktan Nefesi Kesilen İnsanoğlu

Bilinen dünya tarihine göre yaklaşık 13,5 milyar yıl önce Big Bang denilen bir “yokluğun patlaması” ile evren meydana geldi. Maddenin o kadar sıkışmış haliydi ki bir noktadan bütün evren ortaya çıktı. Patlamadan öncesini bilmiyoruz ama sabırla bekledi muhtemelen sıkışmayı. O kadar bekledi, o kadar bekledi ki o günden sonra tüm evren acelesi varmış gibi hiç durmadan hızla dönmeye başladı…

İnsanoğlu ise dünyaya göre henüz çok genç.. Tahmini olarak 2,5 milyon yaşında. Ama onun acelesi de hiç bitmedi. Dünyaya geldiği andan itibaren “türlerin efendisi” olabilmek için hep çok çalıştı, hızla ilerledi. Rakiplerini yok edip evrimini herkesten önce tamamladı. Bundan 70 bin yıl önce bilişsel devrimi gerçekleştirdi.

Afrika savanalarında mızrağıyla geyik peşine koşan insanoğlunun alnından dökülen terin bir anlamı vardı, hayatta kalabilmek için karnını doyurabilmek. Yıllarca avcı-toplayıcı olarak koşturdu durdu. Alnındaki ter hiç soğumadı…

Sonra durup dinlenmek istedi insanoğlu. Yetmişti artık yuvasız yurtsuz olduğu. Av peşinde koştuğu… Tarımı keşfetti. Karnını doyurma endişesi bitmişti. Belki biraz durur dinlenirim dedi. Tarım toplumu kurdu yaklaşık 12 bin yıl önce. Artık açlık endişesi olmadığı için kalabalık aileler oluşturacaktı. Ancak o da insana yetmemişti. İnsanoğlu daha oturamadan kendini güç savaşları içerisinde koştururken bulmuştu. Kendi türü, dünyada tüm türler içerisinde galibiyetini ilan ettikten sonra kendi içerisinde savaşmaya başlamıştı. İnsanoğlu mızrağını bu defa kendi türüne atarken buldu kendini. Koşuyor ve terini siliyordu. Şu savaşlar da bitsin, göreceksiniz artık huzura kavuşacağım diyordu..

Bitmek bilmeyen savaşlar insanları daha hızlı olabilme konusunda yarışa sürükledi. Türleri arasındaki bu yarışta daha başarılı olmak isteyen insanoğlu işini kolaylaştıracak aletler üretmeye başardı. Yaklaşık 3500 yıl önce tekeri icat edip atı evcilleştiren insanoğlu bu defa artık koşusunun biteceğini düşündü. Ancak öyle olmamıştı, at ve tekerlek savaşların mesafelerini ve şiddetini artırdı. Savaşlardan, kıtlıktan ve açlıktan bunalan insanoğlu atını dört nala bir başka kıtaya sürerken alnından dökülen ter damlasında yeni evinde bulacağı huzurun hayali vardı…

Gelişen, ilerleyen insanoğlu ilerledikçe arasındaki rekabet daha çok arttı. Daha kurduğu medeniyetin karşısına geçip “oh bee” diyemeden iç karışıklıklar, ihanetler ve adaletsizliklerle uğraştı. Koca Sümer uygarlığında saray kapısına kılıcı ile koşan insanoğlu “şu kralı bir alaşağı edelim işte o zaman huzuru bulacağız” diye düşünüyordu…

“Gelin kralın güvenini sarsalım mekanında; tahtı bırakmasını sağlayalım! Prensler onun sözlerine kulak verip sarayın kapısına koşturdular; taht odasına, onun yasaklanmış girişine üşüşen sular gibi saldırdılar. Kral sarayın kulesine kaçtı; Alalu onun peşine düştü. Kulede bir çarpışma yaşandı ve Lahma kuleden düşüp öldü. Lahma yok artık, diye bağırdı Alalu. Coşku ve neşeyle ilan etti; kral öldü! Taht odasına koşturan Alalu tahta kendisi kuruldu. Hakkı ya da meclis kararı olmaksızın, kendini kral ilan etti.”

Sümer Yazıtları1

Neyseki son 500 yılımızda Bilimsel Devrimi gerçekleştirdik ve bundan sonra huzura ereceğimizi düşündük. Artık hayallerimizi insanların koşturmak zorunda olmadığı ütopyalar süslüyordu. Bilim hiç olmadığı kadar hızlı ilerliyordu ve dünya insanoğluna yetecek kadar büyük bir yerdi… Ancak yine öyle olmadı. İnsanoğlu mutlak güç uğruna Fransız ihtilali, Yüzyıl Savaşları, Dünya Savaşları gibi savaştan savaşa koşarken alnındaki ter hiç soğumuyordu.

Medeniyetler kurdu, medeniyetler yıktı insanoğlu.. Daha fazla güç uğruna inşa edilen şehirler insanların yaşam kalitelerini artırmak yerine sağlık, güvenlik gibi yaşamsal problemleri ortaya çıkarmıştı. Elindeki çantası ile İstanbul sokaklarında kalabalığı yarıp hızla geç kaldığı işine doğru koştururken alnından düşen ter damlası ona Afrika’daki geyik avını hatırlattı. Acaba 12 bin yıl önce daha mı huzurluydum, daha mı az koşturuyordum diye kendisine sormadan edemedi…

İstiklal Caddesi – İstanbul 2015

Sanayi Devrimi ve Unutulan İnsanoğlu

20. yüzyılda hızla artan nüfus ve sanayileşme beraberinde hızlı kentleşmeye yol açmış; şehirler dönemlerinin amacına uygun olarak geniş yollar, dikey yapılar ve baklava şeklinde dilimlenmiş planlar şeklinde inşa edilmiştir. Bu dönemde inşa edilen kentlerin asıl görevleri sanayi devrimine hizmet edecek şekilde ulaşım ve araç trafiğini rahatlatmaktır.

Yavaşlayan Şehirler ve Amerika'da bir yerleşim yeri.
Amerika’da bir yerleşim yeri. (Foto: Alex Maclean)

Kocaman binalarda aynı çatı altında yaşayan insanlar, güvensiz sokaklara yalnızca ihtiyaçları halinde çıkar ve dolayısıyla asansörde karşılaştığı birkaç kişi dışında birbirlerini pek de tanımazlar. George Orwell‘in distopyalarındaki hikayeler gibi her gün aynı apartmanlara girip aynı şeyleri yaparız. Garibim çocuklar okullarının dışında bir de AVM’lerin yolunu bilirler ki o da araçların camlarından görebildikleri kadarıyla…

Bu yazı da ilginizi çekebilir:  Teraryum Nedir? Nasıl Yapılır?

İşte bu post-modern kent yaklaşımı içerisinde yaşayan insanların mutsuz, kentlerin ise kimliksiz birer kocaman fabrikaya dönüştüğünü görüyoruz. Kapitalizm mimaride aynının idealliğini, farklının ise çirkinliğini bize dayatıyor.

20 YY. maalesef tüm insanlığın iş gücü; sanayi devrimi ve kapitalizmin ise pelerinsiz kahraman olarak gösterildiği bir yüzyıldı. Sokaklar mahalle halkı için değil araçların mutluluğu için vardı. İnsanlık hiç olmadığı kadar koşar adımlarla ve tüketim çılgınlığı ile hareket ederken durup dünyamızı ne hale getirdiğinin bile farkına varamadı…

Yavaşlayan Şehirler

İnsanoğlunun yavaş yaşam ideali hep vardı… Ancak bunu bir türlü gerçekleştiremedi. Kentlerimiz modernleştikçe maalesef hızımız artıyor ve tüketim toplumu oluyoruz. Son yıllarda yapılan çalışmalar ülkemizde yaşlı nüfusun arttığını ve bir süre sonra şehirlerimizin çoğunluğunu yaşlı insanların oluşturacağını gösteriyor. Ülkemizde yaşlı nüfusun artması şehirlerimizi yavaşlatmak için bir neden olarak görünüyor.

Şehirlerimizdeki trafik oranlarını düşürüp, daha yürünebilir, temiz, güvenli ve yaşanabilir kent mekanları yaratmak geleceğimiz açısından bir zorunluluk haline gelmiştir. Bugün tüm dünyada artan taşıt trafiği şehirlerimiz için tehdit haline gelmiştir. 20. yüzyılda yapılan kentsel planlamalar aslında motorlu taşıtların daha rahat hareket edebilmesi içindir. Bugün hızlı nüfus artışı ile kentsel alanlarda bırakılan yeşil alanların miktarı oldukça azalmaktadır.

Son yıllarda yapılan bir araştırmada kullanılan matematiksel modellemeye göre eğer herkes ulaşmak istediği yere gitmek için en hızlı yöntem olarak aracını kullanmayı seçerse asla istediği yere istediği vakitte varamıyor2. Gelişmiş ülkelerde artık yol medeniyet olmaktan çıktı. Bir çok gelişmiş ülke sağlıklı yaşamı desteklemek için araç yollarını azaltıp, yeşil alan miktarını artırarak insanları yürümeye ya da motorsuz taşıt kullanmaya teşvik ediyor.

Araç trafiğinin hem insanoğlunun hem de dünyanın sağlığına olumsuz etki ettiği ortadadır. Yürümeyi unutan, hareketsiz kalan insanlarda obezite, stres, kalp rahatsızlığı gibi birçok hastalığın arttığı bilimsel çalışmalarla ortaya kondu. Ayrıca fosil yakıtlar nedeniyle dünyamıza zararları da ortadadır.

Bu yazı da ilginizi çekebilir:  Pak Yam Restorasyon Ve Koruma Projesi

Gelişmiş ülkeler geçtiğimiz yıllara kadar geniş sokakları ile övünürken bugün sokaklarını daraltıp araç hızını yavaşlatmaya çalışmaktadır. 2011 yılında Rusya ve Letonya’da çektiğim aşağıdaki fotoğraflarda yer alan apartmanlardan birinde yaşadığınızı düşünün. Sokakların insanlarla tüm bağlantısı maalesef kesilmiş. Şu an dünyanın bir çok ülkesinde işte bu sokakların daraltılıp, bireysel araç kullanımını azaltma ve sokakların yayalaştırılması ile uğraştığını söyleyebiliriz.

Petersburg caddelerinde 8 şeritli bir yol - 2011
Rusya / St. Petersburg – 2011
yavaşlayan şehirler Riga Letonya
Letonya / Riga – 2011

Rusya, Baltıklar gibi soğuk ülkelerin aksine İtalya, Yunanistan, Türkiye gibi Akdeniz ülkelerine indikçe caddelerin/sokakların daraldığını ve düzensizleştiğini, buna rağmen sokakların hala insanlara ait olduğunu görürüz.

“Yayılın çimenlerin üzerine, acele edin...

Er veya geç, çimenler yayılacak üzerinize.

Jagues Prevert

Dünyada bazı şehirlerde motorlu araç kullanımının yasak olduğunu, yalnızca bisiklet, scooter gibi doğa ve sağlık dostu taşıtlara izin verildiğini bilmekteyiz. Ancak bunlar nüfus olarak çok büyük kentler değildi. Yakın gelecekte ise dünyanın 13 önemli mega kentinde (Oslo, Madrid, Chengdu, Hamburg, Kopenhag, Paris, Londra, Brüksel, Berlin, Mexico City, Bogota, San Francisco ve New York) araç kullanımına sınırlamalar getirilmesi planlanmaktadır. Madrid 2020 itibariyle şehir merkezindeki 500 hektarlık devasa alanda araç trafiğini yasaklamış. Yalnızca taksiler, toplu taşıtlar, sıfır salınımlı kargo araçları ve bölgede yaşayan yerel halka ait araçlar kullanılabilecek3.

21. yüzyıl şehircilik anlayışı şehirleri yavaşlatıp insan ve dünya sağlığını artırma, sokakları daha güvenli hale getirebilmek üzerine kuruluyor. Şehirlerde araç trafiğini yavaşlatmak ve sokakları yayalar için güvenli hale getirebilmek için taşıt yollarının tek araç geçecek şekilde daraltılması, hız yapılamayacak şekilde zikzak çizdirilmesi ve hızlarının 30 km/saat’e kadar düşürülmesi önerilmektedir. Sokak tasarımları hakkında daha fazla bilgi için NACTO tarafından hazırlanan Küresel Sokak Tasarımı Rehberi‘ni okuyabilirsiniz.



Bu yazımda 2,5 milyon yıllık koşusundan yorulan insanoğluna dikkat çekip, daha yavaş şehirlerin günümüz için mümkün olduğunu anlatmak istedim. Acele ettiğimiz zaman çoğunlukla yaşamın tadını çıkarmayı unuturuz o yüzden biraz durup, dinlenelim. Güvenliğinden emin olmadığımız, çocuklarımızı gönül rahatlığıyla bırakamadığımız sokaklar kesinlikle insan için tasarlanmış olamaz. Sadece biz değil, yaşadığımız evren de insanoğlunun bu bitmez tükenmez hırsından dolayı çok yoruldu artık…

Ey tez canlı, aceleci, ham kişi!

Bir dama bile basamak basamak bir merdivenle çıkılır.

Mevlana

Yazı Kaynakları
1- İbrahim Sarı - Sümer Tabletleri
2- If we all choose the fastest mode of travel in a city, the whole city gets slower – and more congested
3- 13 şehir araç trafiğini yasaklamaya hazırlanıyor

Peyzaj Mimarlığı Doktora Öğrencisi. Peyzax'ın kurucu ve idarecisi. Bilim, Sanat, Felsefe ile ilgileniyor.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir