Caserta Sarayı: İtalya’nın Güneyinde Bir Mimari ve Peyzaj Harikası
  1. Anasayfa
  2. Gezi Rehberi

Caserta Sarayı: İtalya’nın Güneyinde Bir Mimari ve Peyzaj Harikası

0
Reklam Sponsoru

Caserta Kraliyet Sarayı, İtalya’nın güneyinde bulunan Caserta kentinde yer almaktadır. 18. yüzyılda Napoli Krallığı’nın Bourbon hanedanı tarafından yaptırılan saray, Avrupa’nın en büyük eski kraliyet ikametgahıdır.

Caserta Kraliyet Sarayı: Avrupa’nın En Büyük ve Eski Kraliyet İkametgahı

Saray, Barok mimar Luigi Vanvitelli tarafından tasarlanmıştır. 247 x 184 metre ölçülerinde dikdörtgen bir plana sahiptir. Dört tarafı dört iç avlu ile şekillenen iki ortogonal kol tarafından bağlanır. Sarayın 1200 odası, 138.000 metrekarelik taban alanı ve 47.000 metrekarelik alanı vardır.

Saray, ihtişamlı süslemeleri ve geniş bahçeleri ile ünlüdür. İçerisinde, kraliyet ailesi üyelerinin yaşadığı odalar, salonlar, tiyatro, opera binası ve kütüphane bulunmaktadır. Bahçeler ise 1200 hektarlık bir alanı kaplamaktadır.

Caserta Kraliyet Sarayı, 1997 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır. Barok mimarinin en önemli örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir.

Kraliyet Sarayı aksonometrik harita görüntüsü Kraliyet Sarayı Parkından bir görüntü

Caserta Kraliyet Sarayı’nın Tarihi

Caserta Kraliyet Sarayı’nın tarihi, 1752 yılında Luigi Vanvitelli’nin mimari tasarım çalışmalarıyla başladı. Bu görkemli saray, krallığın yeni bir başkentinin çekirdeği olmak için yaratıldı.

Daha önce, 1734’te tahta çıkan Kral III. Charles, Napoli’ye alternatif olarak bir idari merkez gerçekleştirmek istemişti. Napoli, denize yakın bir konumda olduğu için istilalara açık durumdaydı. Caserta’daki kan davasına son vermek için de bu bir mükemmel çözümdü.

Böylece Kral III. Charles, 1750’de araziyi Prens Michelangelo Caetani di Sermoneta’dan 489.393 duka’ya satın aldı. Tasarım aşamasındaki Kraliyet Sarayı, o zamanlar San Pietro’nun Fabrikasının ilk mimarı olan Luigi Vanvitelli tarafından yapılmaya başlandı.

Sarayın orijinal tasarımı Parkı içeriyordu, ancak uygulanmasına sadece bir yıl sonra, 1753’te başlandı ve tamamlanması elli yıldan fazla sürdü. İlk aşamada, 1753 ile 1773 yılları arasında Carolino Su Kemeri inşa edildi, çünkü saraydaki su sistemi için gerekliydi. Sarayın ve yeni başkentin temini. Su kemeri, inanılmaz bir mühendislik parçası olarak 38 Km’lik bir güzergahla 1770 civarında tamamlandı.

Caserta Kraliyet Sarayı’nın İnşa Süreci

Caserta Kraliyet Sarayı’nın inşası, 1752 yılında Luigi Vanvitelli’nin mimari tasarım çalışmalarıyla başladı. Sarayın orijinal tasarımı, saray ve parkı içeriyordu.

İlk aşamada, 1753 ile 1773 yılları arasında Carolino Su Kemeri inşa edildi. Bu su kemeri, sarayı ve yeni başkentin su ihtiyacını karşılamak için gerekliydi.

1773 yılında Vanvitelli’nin ölümü üzerine çalışmalar 4 yıl süreyle durduruldu. 1777 yılında, Vanvitelli’nin oğlu Carlo, yeni kral IV. Ferdinando’ya babası tarafından yapılan tasarımın basitleştirilmiş bir versiyonu olan yeni bir proje gösterdi.

Bu yeni projede, ekonomik zorluklar ve çalışmaların hızla bitirilmesi ihtiyacı nedeniyle, parkın ikinci bölümündeki çeşme sayısı azaltıldı. Ancak Luigi Vanvitelli’nin tasarımı, özellikle de projesinin en dikkat çekici özelliği olan, muhteşem şelaleyle biten 3,3 km’lik muhteşem çeşmeler ve havzalar kanalı olmak üzere genel biçimde değişmeden tutuldu.

Saray, 1780 yılında tamamlandığında, Avrupa’nın en büyük eski kraliyet ikametgahıydı. Ancak, Vanvitelli’nin orijinal tasarımının sadece bir kısmı tamamlanabildi.

Saray’ın İnşa Sürecini Etkileyen Faktörler

Caserta Kraliyet Sarayı’nın inşasını etkileyen faktörler şunlardır:

  • Kral III. Charles’ın tahttan çekilmesi: 1759 yılında, kral ve Bourbonlu Charles, İspanyol tahtına geçmek üzere tahttan çekildi. Bu, saray inşasının hızlandırılmasına neden oldu.
  • Ferdinando’nun sarayı mümkün olan en az masrafla bir an önce bitirmek istemesi: Ferdinando, sarayı mümkün olan en az masrafla bir an önce bitirmek istiyordu. Bu, saray inşasının boyutunun ve kapsamının azaltılmasına neden oldu.
  • Luigi Vanvitelli’nin ölümü: 1773 yılında, Vanvitelli’nin ölümü, saray inşasının kesintiye uğramasına neden oldu.
  • Ekonomik kriz: 18. yüzyılın sonlarında, Avrupa’da bir ekonomik kriz yaşandı. Bu kriz, saray inşasının yavaşlamasına neden oldu.
  • Siyasi olaylar: 18. yüzyılda, Avrupa’da çeşitli siyasi olaylar yaşandı. Bu olaylar, saray inşasının kesintiye uğramasına neden oldu.

Saray’ın İnşa Süreci ve Etkileri

Caserta Kraliyet Sarayı’nın inşası, 1752 yılında başladı ve 1780 yılında tamamlandı. Ancak, Vanvitelli’nin orijinal tasarımının sadece bir kısmı tamamlanabildi.

Saray inşası, Napoli Krallığı’nın siyasi ve kültürel gücünün bir simgesi olarak kabul edildi. Saray, Napoli Krallığı’nın Barok sanat ve mimarisine olan bağlılığını da yansıtıyordu.

Saray, günümüzde de İtalya’nın en önemli turistik yerlerinden biridir. Saray, her yıl milyonlarca ziyaretçiyi ağırlamaktadır.

Caserta Kraliyet Sarayı Vaziyet Planı

Napolyon Bonaparte ve Joachim Murat Dönemi

Joseph Bonaparte Dönemi

Bonaparte yönetimi zamanında onun tarafından Tuileries Sarayından getirtilen şık sandalyeler ve koltukların getirtilmesi dışında, sarayda hiçbir çalışma yürütülmemiştir.

Tuileries Sarayından getirtilen mobilya takımları

Joachim Murat Dönemi

July 1808’de Napoli’nin kralı ilan edilen Joachim Murat, Caserta Kraliyet Sarayı’nın tarihini de etkiledi. Murat, Fransa’da zafer kazanan yeni tarza olan bağlılığını, sarayın dekorasyonunda da yansıtmak istedi.

Murat döneminde, saray mimarı Antonio De Simone, saray yardımcılarına, artık eski direktiflere göre değil, Fransa’da zafer kazanan yeni tarza göre yapılması gereken çalışmaların yeniden başlatılması emrini verdi.

Bu dönemde, sarayda çalışan birçok sanatçı ölmüş veya emekli olmuştu. Bu nedenle, Murat, yeni sanatçılar bulmak zorunda kaldı. Bu sanatçılardan bazıları şunlardı:

  • Ressam Heinrich Schmidt ve Rudolf Suhrlandt
  • Heykeltıraşlar Domenico Masucci, Claudio Monti ve Durand

Bu sanatçılar, Murat’ın istekleri doğrultusunda, sarayda çeşitli çalışmalar yaptılar.

  • Schmidt ve Suhrlandt, İskender Odası’nda, ana duvarlarda Capri’nin ele geçirilmesi ve Eylau savaşının fresklerini yaptılar.
  • Masucci, Monti ve Durand, altı alçı kabartmanın modelini oluşturdular.

Murat’ın saraydaki çalışmaları, 1815 yılında Napoli’nin Fransızlardan kurtarılmasıyla sona erdi. Ancak, bu çalışmalar, sarayda önemli değişikliklere neden oldu ve sarayın günümüzdeki görünümünü şekillendirmede önemli bir rol oynadı.

Özellikle dikkat çekici olan çalışmalar şunlardır:

  • İskender Odası’ndaki freskler, Murat’ın askeri başarılarını kutlamak için yapılmıştır. Freskler, Schmidt ve Suhrlandt tarafından yapılmıştır.
  • Alçı kabartmalar, saraydaki parkın çeşmelerini süslemek için yapılmıştır. Kabartmalar, Masucci, Monti ve Durand tarafından yapılmıştır.

Bu çalışmalar, sarayda Rokoko tarzının yerini Neoklasik tarzın aldığına işaret etmektedir.

Elçilerin karşılandığı ön oda (Astrea Salonu)

Bourbon Hanedanının Dönüşü

1815 yılında Napoli’nin Fransızlardan kurtarılmasıyla birlikte, Bourbon hanedanı tekrar tahta çıktı. Bourbonlar, saraydaki çalışmaları sürdürmeye karar verdiler. Ancak, Murat döneminde yapılan Neoklasik tarzdaki değişiklikleri, Barok tarzıyla değiştirmek istediler.

Bu dönemde, sarayda yapılan en önemli çalışmalardan biri, Taht Odası’nın tamamlanmasıydı. Taht Odası, saraydaki en önemli odalardan biridir ve kralın resmi resepsiyonlarını yaptığı yerdir.

Taht Odası’nın tamamlanması için, 1839 yılında çalışmalar yeniden başlatıldı. Bu çalışmalar, 1845 yılında tamamlandı.

Taht Odası’nın tamamlanması, saraydaki Barok tarzın yeniden hakimiyetinin bir simgesi olarak kabul edildi.

Diğer Çalışmalar

Bourbonlar döneminde, sarayda yapılan diğer çalışmalar şunlardır:

  • İskender Odası’ndaki Murat’a övgüler yağdıran iki büyük kabartma ve resimler, Bourbonlara övgüler yağdıran resimlerle değiştirildi.
  • Saraydaki bazı mobilyalar, Bourbonların beğenisine göre değiştirildi.
  • Saraydaki parkta, bazı yeni çeşmeler ve heykeller yapıldı.

Bu çalışmalar, sarayda önemli değişikliklere neden oldu ve sarayın günümüzdeki görünümünü şekillendirmede önemli bir rol oynadı.

Kraliyet mensuplarının(Bourbon hanedanı) tahta dönüşünü tasvir eden tablo

Krallığın sonu, İtalya’nın birleşmesi ve Yağmalanma

1859’da, Kral II. Ferdinando, varisinin düğününde olması gerekirken, uzun süredir çektiği bir acının ardından zehirlenerek öldü. Onun yerine, İngiliz Masonluğu tarafından desteklenen Savoy Hanedanlığı, İki Sicilya Krallığı’na saldırmadan önce, iki yıllık kısa bir süre boyunca hüküm süren 23 yaşındaki Kral II. Francesco geçti.

O yıllarda, Süveyş Kanalı’nın inşaatı devam ediyordu ve Bourbon filosu Akdeniz’e hakimdi. Bu nedenle, İngilizler, Süveyş Kanalı’nın ekonomik avantajlarından yararlanan bir krallık haline gelmesini engellemek için İki Sicilya Krallığı’na saldırdı.

Krallığın fethinden sonra, Giuseppe Garibaldi, Caserta Kraliyet Sarayı’nı karargah olarak kullanarak ve yağmalayarak tarihi bir dönüm noktası yarattı.

1919’da, Savoy Hanedanlığı, Napoli, Caserta ve Capodimonte’deki Bourbon saraylarını Eğitim Bakanlığı’na devrederek İtalyan Devleti’ne devretti. Bu sayede, Caserta Kraliyet Sarayı, bir ofis, kışla veya bakımevi olmaktan kurtuldu.

Carditello Kraliyet Sarayı, kısmen satılarak ofislere dönüştürüldü ve bir kısmı yıkıldı. Portici ve San Leucio’daki saraylar ise kaderine terk edildi.

Savoy hanedanı kaynakları tarafından tanımlanamayan gitar şeklindeki bide

İkinci Dünya Savaşı döneminde Kraliyet Sarayı’nın Kaderi

Caserta Kraliyet Sarayı, İkinci Dünya Savaşı sırasında da önemli bir rol oynadı.

Alman ve İngiliz-Amerikan işgali

Nazi Almanyası, savaş sırasında Avrupa çapında sanat eserlerini yağmaladı. Caserta Kraliyet Sarayı da bu eserlerin bir deposuna dönüştürüldü. Sarayın sanat eserleri yurt dışına çıkarıldı.

Bu yazı da ilginizi çekebilir:  Renkli Bir Sonbahar İçin Ağaç ve Çalı Önerileri

Caserta, Nazi Almanyası ve Müttefik Devletleri’nin konuşlandırılmasına da ev sahipliği yaptı. Alman birlikleri, Caserta’yı karargah olarak kullandı. Bu dönemde, Caserta şehri bombalandı ve kraliyet sarayı da hasar gördü. Daha sonra, İngiliz ve Amerikan birlikleri, Caserta’da karargah kurdu. Bu sayede, Caserta Kraliyet Sarayı, büyük bir askeri kaleye dönüştü.

Sanat eserlerini korumak için çaba sarf edilmesine rağmen, hırsızlık ve zarardan kaçınmak mümkün olmadı. Caserta Kraliyet Sarayı’ndan veya Bourbon Hanedanı’nın arması baskılı nesnelerin, büyük uluslararası müzayedelerde periyodik olarak görünmesi tesadüf değildir. Ayrıca, uluslararası müzelerde bile, sarayın orijinal planlarının bir parçası olan nesneler ve belgeler bulunmaktadır.

Eolo Çeşmesinde konuşlanmış bir hava savunma birliği

Caserta Mütarekesi ve İkinci Dünya Savaşı’nın bitişi

Caserta Mütarekesi, İkinci Dünya Savaşı’nın İtalya cephesinde sona ermesini ve Nazi-Faşist silahlı kuvvetlerinin yenilgisini resmen onaylayan bir belgeydi.

29 Nisan 1945’te, Alman Güney-Batı Komutanlığı ve takviye kuvvetlerin komutası ve kontrolü altına yerleştirilen Alman kuvvetleri, Caserta’da İngiliz ve Amerikan delege subayların huzurunda bir antlaşma imzaladı. Bu antlaşma, 2 Mayıs’tan itibaren geçerli olacak olan koşulsuz teslimiyeti içeriyordu.

Antlaşmada, Alman silahlı kuvvetleri, İtalyan Sosyal Cumhuriyeti’ninkiyle ilişkilendiriliyordu. Bu, İtalyan Sosyal Cumhuriyeti’nin bir kukla devlet olarak kabul edildiği ve bu nedenle Müttefik kuvvetler tarafından tanınmadığı içinydi. Alman temsilcisine, Savunma Bakanı Rodolfo Graziani tarafından verilen yazılı bir vekaletname verildi.

Mütareke, yaklaşık 1 milyon Mihver askerinin teslim olmasını sağladı. Bu, İtalya’daki savaşın sona ermesi ve Müttefiklerin Avrupa’daki zaferinin bir işaretiydi.

Bu paragrafta, cümleler daha akıcı ve anlaşılır bir hale getirilmiştir. Ayrıca, cümleler arasında anlamsal bir ilişki kurularak, paragrafın bütünlüğü sağlanmıştır.

Caserta Mütarekesi (1945)

Caserta Sarayının Mimarisi

Caserta Kraliyet Sarayı, 18. yüzyıl Barok mimarisinin en önemli örneklerinden biridir. Saray, dört büyük iç avluya bakan, dikdörtgen bir plana sahiptir. Bu avlular, sarayın görkemli mimarisini vurgular ve ziyaretçilere geniş bir görüş alanı sunar. Fabrika binalarına eklenen revak, park ve şelale ile ideal bir bağlantı sağlar. Bu bağlantı, sarayın çevresiyle uyumlu bir şekilde bütünleşmesini sağlar.

Büyük Onur Merdiveni, alt ve üst katları ve dolayısıyla kraliyet dairelerini birbirine bağlar. Bu merdiven, sarayın en görkemli unsurlarından biridir. Merdivenin iki yanında, tanrıçalar, mitolojik figürler ve hayvanlar gibi figürlerden oluşan zengin bir süsleme bulunur.

Kraliyet ailesi tarafından kullanılan odalar, 18. yüzyıl mimari ve dekoratif tasarımına özgü “iç mekanların homojenliği” ilkesine göre tasarlanmıştır. Bu ilke, odalarda kullanılan mobilyaların, süslemelerin ve diğer dekoratif unsurların birbiriyle uyumlu olmasını gerektirir. Bu ilke, sarayda kullanılan zengin ve ihtişamlı süslemelerde açıkça görülür.

Palatine Şapeli, Büyük Onur Merdiveni’nin önündeki üst girişte bulunur. Bu şapel, Versay Sarayı’ndaki şapele benzer şekilde tasarlanmıştır. Şapelin iç kısmı, freskler, heykeller ve diğer sanat eserleriyle zengin bir şekilde süslenmiştir.

Kraliyet Tiyatrosu, saray kompleksinin batı yakasında yer alır. Bu tiyatro, 18. yüzyıl tiyatro mimarisinin en önemli örneklerinden biridir. Tiyatronun iç kısmı, barok mimarinin tüm ihtişamını yansıtır. Tiyatronun sahnesi, dönemin en ünlü opera ve bale eserlerinin sahnelenmesi için tasarlanmıştır.

Caserta Kraliyet Sarayının projesinin eski çizimi

Sarayın Teknik Verileri

Boyutlar: Genişlik X En X Boy: 247 m x 190 m x 36 m (maksimum 42 m);

  1. 130.000 m2 alanlı, 5 katlı (iki yeraltı katı ve 4 avlu hariç);
  2. Hacmi 2.000.0000m3 /70milyon kübik feet (dünyanın en büyük kraliyet sarayıdır);
  3. 1200 oda, 1742 pencere, 1026 baca, 56 merdiven;
  4. Maliyet: 6.000.000 düka;
  5. Bahçeler 120ha/1.200.000m2 alanı kapsıyor ve 3,3km uzunluğunda;
  6. Kompleksin toplam uzunluğu yaklaşık 4 km’dir (meydan + saray + park);
  7. Carolino Su Kemeri de eklendiğinde toplam uzunluk yaklaşık 40 km’dir

Kraliyet Sarayının mimari iç mekan çizimleri

Caserta Kraliyet Sarayı Versay Sarayından daha mı büyüktür?

Caserta Kraliyet Sarayı’nın dünyanın en büyük sarayı olduğu ve bu nedenle Versailles Sarayı’ndan çok daha
fazla olduğu söylenmektedir. Bunun doğru bilgi olup olmadığı hakkında mimari planlarıyla ele alacağız.

Versay Sarayı vaziyet planı Caserta Kraliyet Sarayı vaziyet planı Versay Sarayı

Vaziyet planlarına bakıldığında Caserta Kraliyet Sarayı’nın genişliği (247 m) Versailles Aynalar Galerisi’nin genişliği (73 m) ile karşılaştırılarak iki plan orantılı olarak küçültüldüğü ve buradan itibaren iki bitki ile orantılı olarak azaltılmıştır.Vaziyet planlarına dikkatlice bakacak olursak Caserta Kraliyet Sarayı’nın Versay Sarayı’ndan çok daha büyük olduğunu görebiliriz.

YÜKSEKLİKLERİ KARŞILAŞTIRACAK OLURSAK

Caserta Kraliyet Sarayı ile karşılaştırıldığında yükseklik farkını değerlendirecek olursak Versay Sarayı’nın yalnızca orta kısmı eklenmiştir. Caserta Kraliyet Sarayı’nın da iki yeraltı katının bulunduğunu, yani farkın daha da büyük olduğunu da eklemek gerekir.

Onur Merdiveni

Büyük Merdiven (Onur Merdiveni), Caserta Kraliyet Sarayı’nın temelidir ve Vanvitelli’nin büyük vizyonunun birleştiği muazzam bir mekan olarak öne çıkar. Bu büyük merdiven ve iki giriş, Vanvitelli’nin dehasının zirvesini temsil eden gerçek bir mimari mücevher oluşturur. Klasisizmin ve Barok tiyatro sahneografisinin mükemmel bir sentezi, Saray’ın diğer bölümlerinin dayanak noktasını oluşturur.

Vanvitelli, ünlü Cannocchiale’nin optik etkisini bozmamak adına Scalone’u binanın merkezine, giriş holünün bir tarafına yerleştirmiştir. Bu noktada, bir yanda Kraliyet Tiyatrosu’nun girişini gizleyen, diğer yanda Onur Merdiveni’nin girişini gözeten Farneseli Herkül heykeli bulunmaktadır.

Kraliyet Sarayının girişini gözleyen Farneseli Herkül’ün büyük heykeli

Büyük Merdivenin Özelliği

Caserta Kraliyet Sarayı’nın Büyük Onur Merdiveni, mimari ve sahne tasarımı açısından öyle büyük bir şaheserdir ki, daha sonraki tüm dünya merdivenlerine ilham veren bir model haline gelmiştir. İlk basamakları çıkarken, büyük merdiven hemen görkemli bir şekilde belirir ve mermerlerin ve süslemelerin incelikli ışık-gölge tekniği ile vurgulanan sakin bir ışığa bürünmüştür.

Yukarı doğru çıkıldıkça, yanlarda güç ve heybetin sembolü olan iki mermer aslan bulunan üst galeriye ve önünde büyük Liyakat, Kraliyet Majesteleri ve Majesteleri heykellerinin hakim olduğu muazzam bir duvarın bulunduğu üst galeriye ulaştığınızda, vizyon daha da akıl almaz hale gelir. Arkaya bakıldığında ise, büyük merdivenin son kısmının aniden iki devasa ve muhteşem paralel merdivene doğru genişlediğini ve bir tapınağın şeklini anımsatan kemerleri ve sütunları olan bir yapıyla son bulduğunu görmek mümkündür.

Ancak şimdi, büyük merdivenin tüm görkemine hayran kalmak ve üzerinde, 42 metre yüksekliğindeki devasa kubbe yapıyı tamamlayarak zirveye ulaştığını fark etmek mümkündür. 32 metre yüksekliğindeki Büyük Merdiven’in tüm heybeti, herkesi bırakan bir seviyededir. 11.664 m³ hacme sahiptir ve en üstte, başlangıçta görünmez bir orkestrayı barındıran bir kubbe ile sona erer. Bu kubbe aslında “sahtedir”, çünkü yukarıda ahşap çubuklarla çatıya asılan bir kubbe daha bulunmaktadır.

Yan merdivenden yukarı çıkarken, büyük merkezi hola ulaşmak mümkündür. Sonrasında üst giriş holünden Kraliyet Odalarının Ön Odalarına, Palatine Şapeli’ne ve Kraliyet Dairelerine erişmek mümkündür.

Kraliyet Odaları ve Palatine Şapeli

Kraliyet Odaları, Caserta Kraliyet Sarayı’nı oluşturan beş kattan biridir (diğer ikisi yer altında bulunur). Salonların ve özel odaların bulunduğu yer olan “Asil Kat,” Kraliyet Ailesi için özel olarak ayrılmıştır. Vanvitelli’nin orijinal projesinde bu kat dört alana ayrılmıştı: Sol üstte Kraliçe’nin Dairesi, neredeyse Kral’ın dairesi ile aynıydı; sol altta, devlet işlerinin yürütüldüğü Kral Dairesi’ne karşılık gelen bir bölüm bulunmaktaydı; sağda ise Prenslerin ve Prenseslerin daireleri yer alıyordu. Sağ alt bölge, Napoliten Cumhuriyeti’nin gelişi ve Napolyon hakimiyeti nedeniyle inşaatın geri kalanının tamamlanamadığından, yarım asırdan fazla bir süre boyunca Kraliyet Ailesi’nin yaşadığı tek yerdi.

Tiyatro ve Palatine Şapeli, tamamı Luigi Vanvitelli tarafından inşa edilen iki odaydı. 1773’teki Luigi Vanvitelli’nin ölümünden yüzyıl sonuna kadar, Saray ve Park’ın şantiyesi oğlu Carlo tarafından yönetildi. Luigi Vanvitelli’nin ölümü üzerine Caserta Kraliyet Sarayı’nın inşaatı mimari kısımda tamamlandı, ancak kral Carlo dekorasyon konusunda bütçeden büyük ölçüde kısıtlama yapmak zorunda kaldı. Babasının Kral Carlo ve Kraliçe Maria Amalia’dan aldığı yetki ve korumayı yeni hükümdarlardan kesinlikle almamış olması, Carlo Vanvitelli’nin çalışmalarına devam edebilmek için sabırsızlıkla mücadele ettiği zamanlarda ortaya çıkmıştır.

Yeni yöneticiler, 1780 yılında, aslen kraliyet prensleri için tasarlanan dairenin dekorasyonunu tamamlamıştı ve Kral I. Ferdinando, ön odalarda devam eden çalışmalara rağmen Caserta’da kaldığı süre boyunca orada yaşamak istemişti. Ancak, 1787 yılına kadar odalar hazır hale gelmedi. Daha sonra Napolyon döneminde, Kral Joachim Murat yönetiminde mimar Antonio dei Simone ile çalışmalar devam etti ve ardından 1845’te son odayı tamamlayan Gaetano Genovese ile tahtın gerçek sahibi Bourbon’ların dönüşüyle devam edildi.

Kraliyet Sarayı Odaları kat planı

Caserta’nın Palatine Şapeli, Bourbon Kralı Ferdinand ve Kraliçe Maria Carolina tarafından 1784 Noelinde açılmıştır. Şapel, bir önceki Bourbon Kralı Carlo’nun emriyle Versay Sarayı’ndan esinlenerek tasarlanmış, ancak Vanvitelli’nin dehası sayesinde tamamen farklı bir eser ortaya çıkmıştır. Neoklasizme öncülük eden Rönesans, Maniyerist ve Barok geleneklerini başarıyla sentezleyen bir şaheserdir.

Zarif bir neoklasik zevke sahip olan şapelin karmaşık dekorasyonu, Vanvitelli’nin tüm Rönesans, Maniyerist ve Barok geleneklerini tek bir eserde birleştirme yeteneğinin bir yansımasıdır. Örneğin, Kraliyet Sarayı’nda sıkça görülen oval pencereler veya şifonyer tavanlar gibi öğeler, ancak her seferinde farklı görünen zengin fistolarla farklı bir dekorasyon ve ışık oyunu ile sunulmuştur.

Palatine Şapeli, ülkedeki en iyi mermerler ve o dönemin en yetenekli sanatçıları tarafından hiçbir masraf sınırlaması olmadan inşa edilmiştir. Şapel, Caserta Kraliyet Sarayı’nın hükümdarların açık iradesiyle bir sonuç olarak ortaya çıkmıştır. Yan balkonlarda daha sonra yerleştirilmeyen altı aziz heykeli bulunmaktaydı: Aziz Gennaro, Azize Rosalia, Aziz Carlo, Azize Amalia, Azize Irene ve Aziz Michele. Şapelin kapısına, şu anda Taranto’da bulunan devasa oyulmuş bir topazın yerleştirilmesi öngörülmüştür.

Palatine şapeli

Kraliyet Tiyatrosu

Binanın orijinal tasarımında Mahkeme Tiyatrosu planlanmamış olsa da, kesin bilgilere ulaşılamamıştır. Ne Vanvitelli’nin ilk hazırlık çizimlerinde ne de Bildirge’nin ilk baskısındaki levhalarda Mahkeme Tiyatrosu’nun varlığına dair açık belirtiler bulunmamaktadır. Ancak, Kraliyet Sarayı’nın inşasına 1756 yılında başlandığında, üç yıl sonra, 1759’da Mahkeme Tiyatrosu’nun inşasına tam olarak başlanmıştır. Mimar, Caserta Kraliyet Sarayı’nın yanı sıra Carolino Su Kemeri’nin ve diğer binaların inşaatını denetlediği için dekorasyon işleri beklenenden daha uzun sürmüştür.

Bu yazı da ilginizi çekebilir:  Güneş Enerjisiyle Aydınlanan Bisiklet Yolları

Vanvitelli Tiyatrosu, inşaat döneminde İtalyan ve Fransız Aydınlanması’nın takipçileri arasında tiyatrolarla ilgili yoğun tartışmaların yaşandığı bir dönemde inşa edilmiştir. İnşaat 1768 yılında tamamlanmış ve 1769’daki karnavalda genç kraliyet çifti Ferdinand ve Maria Carolina tarafından tüm Napoliten soylularının huzurunda açılmıştır. Tiyatro, 1798’e kadar dans partilerinden tiyatro komedilerine, konserlere ve dramalara ev sahipliği yapmıştır. Kraliyet Daireleri’nde bulunan Palatine Kütüphanesi’nde saklanan dikkate değer bir opera libretto koleksiyonu, her iki hükümdarın müziğe olan sevgisine tanıklık etmektedir. Bu, çoğu opera eserinin Napoli’deki Teatro San Carlo’nun gösterilerinden Caserta’daki Kraliyet Sarayı’na sürekli olarak kopyalandığı bir dönemi yansıtmaktadır.

Teatro di Corte’nin Napoli’deki San Carlo Tiyatrosu’ndan ilham aldığı belirtilse de, bu referans sadece biçimle sınırlıdır, çünkü alanların alt bölümleri kesinlikle yenilikçidir.

Kraliyet Tiyatrosundan görüntüler

Mimari Yapısı

Tiyatro, sarayın batı kesiminde konumlanmış olup dört girişi bulunmaktadır: biri kral ve saray için ayrılmış, ikisi yan girişlerde bulunan döner merdivenlerle halka açık, diğeri ise sahnenin hemen arkasında yer alan sanatçılar ve teknik ekip için tasarlanmıştır.

Kraliyet Tiyatrosu, at nalı şeklinde bir düzenlemeye sahiptir. Binanın ilk iki katı yüksekliğinde, 25 metre uzunluğunda ve 12 metre genişliğindedir. Toplamda beş sıra halinde düzenlenmiş olan 41 kutu, tiyatro binasının hemen altında yer almaktadır. Bu kutular, tiyatro deneyimini özel ve ayrıcalıklı kılmak amacıyla tasarlanmıştır.

Gaetano Magri, tiyatro balkonlarını melekler, yaprak çelenkleri, çiçekler ve deniz kabukları ile süslemiştir. Her balkonun dekorasyonu birbirinden farklıdır, ancak tiyatronun diğer tarafındaki ile aynıdır. Alçı işleri ve alçı kornişin yaldızları Gennaro Amodio ve Pietro Ferdecchini tarafından yapılmıştır. Kartonpiyer sanatçıları Gaetano Navarro, Nicola Ciliento ve Francesco Bonfantini, 1768’de sütunların kompozit düzen başlıklarını ve Orpheus ile Amphion heykellerini gerçekleştirmiştir.

Amphion, sahne önündeki nişlere yerleştirilmiştir. Balkonlar, Atripalda taşından yapılmış sütunlar ve kaymaktaşı sütunlarla sınırlanmış, toplam dört sıra balkon yüksekliğindedir. Her balkon sırası farklı bir görünüme sahiptir. Kraliyet Locası, üç sıra balkona eşit bir yüksekliğe sahiptir ve trompet çalan Fame tarafından desteklenen büyük bir taç içermektedir. Restorasyon sonrasında, Bourbon hanedanına özgü mavi rengini yeniden gösteren zengin bir perde bulunmaktadır.

Tonoz, tavanın merkezine doğru birleşen kaburgalarla ayrılmış bölümlere sahiptir. Crescenzo La Gamba tarafından fresklerle süslenen tavan, “Kral”ı temsil etmek için kullanılan alegorik bir figür olan “Apollo’nun pitonu ezmesini” tasvir eder. Diğer kubbeli freskler dokuz ilham perisini tasvir eder ve dört madalyon klasik dört elementi temsil eder.

Sahne önü, Orpheus ve Amphion’u temsil eden iki sütuna sahiptir. Sahnenin özgün bir özelliği, açılabilir bir fona sahip olmasıdır, bu da Kraliyet Parkı’nın arka plan olarak kullanılmasına olanak tanır. Antonio Lolli tarafından boyanan ve sökülebilir kapılarla tasarlanan bu özel fon, 1770 yılında Metastasio’nun “Dido” temsilinin son sahnesinde gerçekçi bir etki yaratmak için icat edilmiştir.

Kraliyet Tiyatrosu’nun eski mimari çizimleri

Kraliyet Tiyarosu’nun mevcut kroki planı

Kraliyet Parkı

Luigi Vanvitelli’nin elinden çıkan Park, dönemin büyük kraliyet saraylarının bahçelerinden ilham alarak şekillenmiştir. Bu parkın tarihi, İtalyan Rönesans bahçe geleneğini benimseyerek André Le Nôtre’nin Versay Sarayı bahçelerinde sunduğu çözümlerle birleştirir. Park boyunca ilerledikçe, suyu besleyen kemerlerden akıp giden su manzarası gözlemlenebilir. Bu, “Teleskop Etkisi” olarak adlandırılan bir yenilik olup, Napoli’den başlayarak Caserta Kraliyet Sarayı Bahçesi’nin sonunda yer alan şelalenin tepesinde biten tamamen düz ve muazzam bir caddeyi Vanvitelli’nin eseri olarak ortaya çıkarmıştır.

1777’de, o dönem işin başına geçen oğlu Carlo, yeni Kral IV. Ferdinando’ya babasının tasarımının küçültülmüş bir versiyonu olan yeni bir proje sundu. Ancak ekonomik zorluklar ve çalışmaların hızlı bir şekilde tamamlanması gerekliliği, Park’ın ikinci bölümündeki çeşme sayısının azaltılmasına neden oldu. Ne var ki, Luigi Vanvitelli’nin tasarımı, özellikle projesinin en dikkat çekici özelliği olan muazzam şelale ile sona eren 3,3 km’lik çeşmeler ve havuzlar kanalı dahil olmak üzere genel yapısıyla değişmeden kaldı.

1786 yılında parkın doğu kısmında, İtalya’daki gayri resmi bahçenin ilk örneği olan İngiliz Bahçesi’nin inşaatına başlandı. IV. Ferdinando’nun eşi ve Fransa Kraliçesi Marie Antoinette’in kız kardeşi Kraliçe Maria Carolina tarafından arzulanan bu bahçe, İtalyan bahçelerinin düzeninden farklı olarak, spontane ve vahşi doğadan esinlenerek düzenlenmiştir.

Caserta Kraliyet Sarayı Kraliyet Parkının çizimi Kraliyet parkının günümüzdeki hali

Parterle kaplı yollar ve Eski orman

Parterli yollar, Saray binasından çıkarken karşılaşılan özel bir alandır. Fransız peyzaj tasarımlarına dayalı olarak oluşturulmuş olan bu alan, Fransızcada “yerde” anlamına gelen “par terre” ifadesinden türemiştir, çünkü renkli çiçek örgüleriyle süslenmiş ve fantastik desenlere benzeyen bir çiçek halısı etkisi yaratır. Vanvitelli, Fransız baş bahçıvan Martin Biancour’un katkılarına güvenebilirdi. Ancak, çalışmalar sırasında yapılan tasarım değişikliği nedeniyle eski çiçek tarhları yerine günümüzde hala varlığını sürdüren geniş çimen alanlar gelmiştir. Her çiçek yatağının merkezine, 19. yüzyılın ilk yarısında, sülünleri beslemek amacıyla dikilen canlı meşe ve defne ağaçlarından oluşan dairesel çalılar eklenmiştir.

Parterin sol tarafında, parkın inşasından önce var olan Eski Orman bulunmaktadır. Bu orman, Caserta Kraliyet Sarayı’nı inşa etmesi için araziyi Kral Carlo’ya satan Caetani di Sermoneta’nın ataları olan Caserta’nın soylu bir aile olan Acquavivavalar’ın ikametgahının bir bahçesiydi. Eski Orman, 16. yüzyılın sonu ile 17. yüzyılın ilk onyılları arasında prensler Giulio Antonio (1578-1589) ve Andrea Matteo Acquaviva (1594-1634) tarafından gerçekleştirilmiştir.

Vanvitelli, doğal çevreye saygı göstermek amacıyla yapıyı kökten değiştirmemeye karar verdi; sadece bitki örtüsünü (pırnal meşesi, sarmaşık ve ruscus) yoğunlaştırdı. Burası, hükümdarın ve saray ahalisinin eğlenmesi ve dinlenmesi için bir tür “gizli bahçe” olarak kullanıldığı için bugüne kadar iyi korunmuştur.

Eski orman

Castelluccia (Küçük Kule)

Ormanın içinde hendekle çevrili sekizgen planlı küçük bir kule olan ‘Castelluccia’ bulunmaktadır. Acquaviva ailesi dönemine kadar uzanan eski bir yapı üzerine inşa edilmişti ve 1769’da genç kral IV. Ferdinando’nun eğlencesi için değiştirildi. Gösteriş amaçlı tiyatral savaşlara sahne olmuş ve 1773 yılına kadar bu amaca hizmet etmiştir. Yani bir burç, gözetleme kuleleri, askeri binalar, küçük kışlalar, muhafız yerleri ve demilunlarla donatılmıştı. 1818’den sonra yeniden tekkeye dönüştürülerek bugünkü sade ve zarif görünümüne kavuşmuştur.

Arka kısım, çiçekler, çalılar, narenciye ağaçları ve sarmaşıklarla dolu küçük bir resmi bahçeyle donatılmıştır. Yakındaki alan, egzotik bitkilerin harika örneklerini göstermektedir: manolyalar, araucarias, palmiyeler. Eski Orman’ın kuzeyindeki alanda, geniş bir açıklığın ortasında, eliptik formlu geniş bir havza olan Büyük Balık Havuzu bulunmaktadır. 1769’da Castelluccia’nın çağdaşı olarak yapılmıştır ve Park’ın ikinci eğlence mimarisidir ve aynı zamanda sahte deniz savaşları oynamak için de kullanılır.

Castelluccia (küçük kule)’dan dıştan ve içten görünümü

Su Yolu ve Çeşmeler

Su Yolu, büyük havuzlar, şelaleler, çeşmeler ve geniş çimenliklerin birbirini izlemesi yoluyla düz fakat süreksiz bir temel şekle sahiptir. Bu çözüm, arazinin doğal eğimiyle birlikte, çeşmelerin bulunduğu caddenin gerçek uzunluğundan çok daha kısa (3 km’den fazla) görünmesine neden olan optik bir yanılsama yaratıyor. Bu, Vanvitelli’nin perspektifi manipüle etme konusundaki senaryo hünerlerini gösteren optik illüzyonlar yaratma yeteneğini ortaya koyuyor. Çeşme su yolunun peyzaj görünümü dışında en dikkat çekici yönü, zengin heykelsi aparatlarla süslenmiş çeşmelerdir.

Su yolunun ön ve perspektif görüntüsü

Çeşmeleri ele alalım:

Margherita Çeşmesi

Margherita Çeşmesi, çeşmeler arasında bir istisna teşkil etmektedir çünkü bu haliyle hiç öngörülmemişti; aksine, Luigi Vanvitelli bunu istiyordu. Üstelik, ne heykellerle süslenmiş ne de Luigi tarafından yaratılmıştır. Babasının ölümünden sonra 1830-1890 yılları arasında parkın ve binanın büyük bir kısmının inşaatını üstlenen oğlu Carlo Vanvitelli tarafından kuruldu. Zamanla çeşitli dönüşümlerden geçti: heykelli güzel bir sepet olduğu için sahte hasır bordürlü, daha sonra doğal taşlı alçak bir çeşmeye dönüştürüldü ve ortasında alçak bir jetin aktığı bir kayanın bulunduğu sınır, sonra bir doğrusal kenarlı dairesel havza. İlk bölümünde güneş saati bulunan Margherita Çeşmesi, Apollon ve Muses’i (ilham perisi) tasvir eden terimler şeklinde çimenli parterler ve büyük heykellerle çevrelenmiş ve Rönesans bahçesi örneğini takip ederek sarı renkte küçük sandıklarla zenginleştirilmiştir. Narenciye saksılarını destekleyen mermer bulunmaktadır. Margherita Çeşmesi’nin yanlarında, Çeşmeler Su Yolu’na giden iki rampa ayrılıyor.

Bu yazı da ilginizi çekebilir:  İç Mekanda Bitki Kullanım Önerileri ve Yeşil Dokunuşlar

Margherita Çeşmesinin Geçmişten bugüne olan hali

2. Yunuslar Çeşmesi

Yunus Çeşmesi, iki yanında iki küçük yunus bulunan, yunus başlı bir deniz canavarı figürünü temsil ediyor. Bellona travertenindeki heykeller 1776-1779 yılları arasında Gaetano Salomone tarafından yapılmıştır. Çizim (arşiv notlarına göre) babasının heykellerini yeniden detaylandıran Carlo Vanvitelli’ye aittir. Deniz canavarının ağzından çıkan su jetleri, 470 metre uzunluğunda, 27 metre genişliğinde ve 3 metre derinliğindeki bir havzaya düşüyor. Arka planda çizgili kesme taş, geometrik ve doğal arasındaki bir oyunda kayaların natüralist etkisini yaratıyor. Çeşme, tüflü kayaların altında dinlenme koltuklarıyla geçilebilen bir mağarayı gizlemektedir.

Yunuslar çeşme

3. Aiolos çeşmesi

Üç Yunus Çeşmesi’nden dereyi takip ederek yaklaşık 80 metre genişliğe sahip, Roma’daki Trevi Çeşmesi’nden 4 kat daha büyük olan devasa Aiolos Çeşmesi’ne görmek mümkündür. Tanrıça Juno’nun teşvikiyle rüzgarların öfkesini Aeneas ve Truva atlarına karşı serbest bırakan rüzgar tanrısı Aiolos’u temsil eder. Heykeller Gaetano Salomone, Brunelli, Violani, Persico ve Solari tarafından yapılmıştır. Projeye ilk başlandığında 54 heykelin yerine, proje tamamlandığında 28 heykelle süslenmiştir. Parkın tamamlanmamış eserlerinden biri olan bu çeşme, sadece Vanvitelli tarafından hazırlanan ahşap bir modelle sınırlı kaldı. Model, tavus kuşlarının çektiği bir araba üzerindeki büyük Aeolus ve Juno heykel grubunu içeriyordu, ancak hiçbir zaman tamamlanmadı. Juno ve tavus kuşları heykelleri şu anda Müfettişlik ofislerinin girişinde bulunmaktadır. Ancak, 2. Dünya Savaşı’nda bazı kısımları zarar görmüştür.

Aiolos Çeşmesi

4. Ceres Çeşmesi

Çeşme, tarlaların bereket tanrıçası Ceres’i tasvir ediyor; etrafı periler, aşk tanrısı, triton çiftleri ve borazan çalan iki insansı yunus heykeliyle çevrilidir. Tanrıça, Trinacria madalyonunu muhafaza ediyor ve her iki tarafta da erkek tanrılar şeklinde temsil ediliyor; Sicilya’nın iki nehri Anapo (eski Alfeo) ve Alfeios’un aşkından kaçmak için bir kaynağa dönüşen Diana’nın perisi Arethusa, sevdiğine ulaşmak için bir nehirde dönüşmek istediğini tasvir etmektedir. Başlangıçta Ceres’in kafası buğday başaklarıyla süslenmişti, Nereidler ise Fransız işgali sırasında çıkarılan bronz kulakları tutuyordu. Muhteşem heykelsi kompozisyon üçgen bir şekle sahiptir ve 1783 ile 1785 yılları arasında Gaetano Salomone tarafından Carrara mermeri ve traverten kullanılarak yapılmıştır.

Ceres Çesmesi

5. Arkası Şelaleyle çevrili Diana ve Akteon Çeşmesi

Büyük Şelalenin (82 m yüksekliğinde) yüksek olduğu parkın sonunda, Paolo Persico, Pietro Solari ve Angelo Brunelli’nin heykelleri olan ünlü Diana ve Akteon grubuyla süslenmiş büyük bir havuz bulunmaktadır. Bir tarafta av ve orman tanrıçası Diana (aslında arkası San Silvestro’nun vahası), etrafı suya dalmaya hazır perilerle çevrili, diğer tarafta Diana’ya çıplak şekilde bakmaya cüret eden Akteon bulunmaktadır ve bu yüzden Diana onu daha sonra kendi köpekleri tarafından parçalanacak bir geyiğe dönüştürüyor. Heykel grupları arasında yaşamın ve arınmanın simgesi olan büyük bir şelale yüksek sesle kükremekte olup ziyaretçiye huzur verir. Diana kültü, ormanlar ve vahşi hayvanlar açısından zengin olan Caserta bölgesinde çok popülerdi.

Diana ve Akteon çeşmesi

İngliz Bahçesi

Diana ve Actaeon Çeşmesi’nin sağ tarafında üst şelale ile birlikte İngiliz Bahçesi bulunmaktadır. Kral IV. Ferdinando’nun eşi Avusturya Kraliçesi Maria Carolina’nın isteği üzerine yaratılmıştır. İngiliz Bahçesi, Carlo Vanvitelli ve İngiliz bahçıvan John Andrew Graefer tarafından yaratıldı. Kişisel servetini bu bahçeyi yaratmak için yatıran Kraliçe Maria Carolina’nın niyeti doğrultusunda, Caserta bahçesi sadece kendisine ait olmak zorunda değildi, aynı zamanda kız kardeşi Fransa Kraliçesi Marie Antoinette tarafından yaptırılan Versailles Petit Trianon’unu da gizlemek zorundaydı. İtalyan bahçesinin benzersiz ilk örneği olan İngiliz Bahçesi, 24 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. İnşaat çalışmaları 1785 yılında başladı ve çok hızlı bir şekilde tamamlandı. Bu bahçeye akan su Carolino Su Kemeri’nden akmaktadır.

İngliz bahçesinin ilk vaziyet planı İngliz bahçesinin günümüzdeki vaziyet planı

Tepeler, çayırlar, göletler ve kanallar gibi hemen hemen her şey insan yapımıdır, yani yapay, ve bitkiler dünyanın her yerinden ithal ediliyordu. İngiltere’den Avrupa’ya yayılan modayı takip ederek, Kraliyet ailesinin molaları ve boş zamanları için çok sayıda Follies (Eğlence alanı) inşa edildi, ancak bitkilerin yetiştirilmesi ve incelenmesi için portakal bahçeleri ve seralar da yaratıldı. 19. yüzyılda botanikçilerden Gussone ve Terracciano’nun rehberliğinde bahçeye Caserta Kraliyet Botanik Bahçesi adı verildi. Burada Cinnamomum camphora (Kâfur ağacı), Taxus baccata (Adi porsuk) ve Cedrus libani’nin (Toros sediri) gibi olağanüstü örnekleri görülüyor ve Japonya’dan Avrupa’ya gelen ilk kamelya bitkisi de bulunmaktadır.

İngliz bahçesinden görüntüler

Göller ve Tapınaklar

Carlo Vanvitelli tarafından yapılan “Labirent” adı verilen koruda, iki adayı barındıracak şekilde genişleyen, bitki örtüsü açısından zengin, XIX. yüzyılın zevkinin romantik temsili olan bir zambak göleti bulunmaktadır. En büyük adada sütunlu bir tapınak harabesi yer almaktadır, ki bu Pompeii kalıntılarından alınan granit ve dolomitten yapılmıştır. En küçük adada ise gölette yaşayan ördek, kuğu ve diğer su kuşlarının barınması için kullanılan bir tür köşk bulunmaktadır.

Göller ve Tapınaklardan görüntüler

Kriptokortik

Romantik cazibeyle dolu bir yer olan Kriptokortik, Pompeii’nin keşfinden kısa bir süre sonra inşa edilmiş yapay bir Roma harabesidir. Saray misafirlerine, yakın zamanda keşfedilen ve kazılan Roma kasabasına girmiş olma hissini vermek için özellikle bir harabe olarak inşa edilmiştir. Yapı, tüften yapılmış olup içinde sıva Roma medeniyetinden ağ bağlantılı çalışma ile süslenmiş nişlerin bulunduğu, on bir heykel içeren; bazıları Pompeii’den, diğerleri Farnese koleksiyonundan gelen, diğerleri ise 1792’den önce yerinde mevcut olan, zemini kasıtlı olarak oluşturulan, parçalı, renkli mermer fayanslardan yapılan dairesel bir nymphaeumdur. Tonoz iki noktada keşfedilirken, sahte duvarda çatlaklar ve kırılmalar vardır. Graefer tarafından dikilen büyük bir porsuk korusunun köklerinden, pitoresk gölü besleyen su fışkıran, tanrıçanın dalgaların içinden çıkmış gibi tasvir edildiği Venüs Hamamı, Tommaso’nun yaptığı “eski” bir heykel. Solari tarafından 1762 yılında suları bin derece bölen kayalardan birinin üzerine kurulmuştur. Bu bölgenin bitki örtüsü, eğrelti otları bakımından zengindir.

İngliz bahçesinde bulunan kriptokortik

Venüs’ün Banyosu Heykeli

İngiliz Bahçesi’nin en büyüleyici köşelerinden biri şüphesiz Venüs’ün Banyosu’dur. Carrara mermerinden yapılmış, Tommaso Solari tarafından yapılıp, tanrıçayı küçük bir gölün suyunu terk ederken tasvir eden Carrara mermerinden bir heykelin varlığından dolayı bu adı almıştır. Defne, Meşe ve Taxus Baccata’nın (Adi porsuk) anıtsal örneklerinden oluşan bir ormanla çevrilidir. Aeneis’in eserinde anlatılan Cumaean Sibyl’in mağarasından esinlenilerek sarp kayalıklar ve perilerden oluşan gölün girintilerinde oluşturulmuştur. Heykelin üzerinde ağaç yapraklarını yaran güneş ışınını görmek ve etrafındaki su sesini duymak da mümkündür.

Venüs’ün banyosunun farklı açıdan görüntüleri

İngliz Konağı

Eski seralardan çok uzakta olmayan, 1790 ile 1794 yılları arasında bahçıvan John Andrew Graefer’in evi olarak inşa edilen İngiliz Konağı bulunmaktadır. Her biri on iki odalı, iki katlı, dış cephesi kemerler ve dor sütunlarıyla süslenmiş bir yapıdır. Yapı aynı zamanda tohumların ve aletlerin saklanması için de bir yer sağlıyordu. Graefer bitki stoklamak için sürekli olarak Campania, Capri, Salento sahili ve Sicilya’nın Palermo kentine geziler yaptı ve İngiliz botanikçilerle olan temasları sayesinde Avustralya, Çin ve Japonya’dan melez bitkiler ve ağaçlar yaratan birçok örnek ve tohum elde edebildi. Ve bahçede ekilmeyen ancak konağın yakınındaki seralarda tutulan çok sayıda nadir bitkiler de bulunmaktadır. Seraların yakınında, su bitkilerini barındıracak şekilde tasarlanmış büyük, dairesel bir tank olan ‘akvaryum’ bulunmaktadır. Yakınlarda bir zamanlar Botanik Okulu da vardı.

İngliz Konağı aynı zamanda La palazzina(Küçük saray) olarak anılmaktadır

Aperia (Arı kovanı)

Bahçenin kuzey kesiminde, Graefer’in gelişinden birkaç yıl önce Luigi Vanvitelli tarafından inşa edilen, artık kullanılmayan bir sarnıcın büyük tankının uyarlanmasıyla ortaya çıkan en görkemli yapılardan biri yer almaktadır. Sağlam direklerle desteklenen rezervuar, ormanlık bir tepenin üzerinde bulunuyordu ve Carolino su kemerinde bir arıza olması durumunda kullanılacaktı; ama hiç kullanılmadı ve Fransızların hakimiyeti döneminde bal üretimi için arıların üreme yeri haline geldi (dolayısıyla “Aperia” yani arı kovanı adı da verildi). 1826’da II.Francesco hükümdarlığı döneminde “Flora’nın kullanımı için” yani sera olarak, ağaç bitkilerinin yetiştirilmesinde kullanılmıştı. Bu nedenle buraya 1761 yılında Tommaso Solari’nin yarattığı Flora veya Ceres ismindeki tanrıların heykeli yerleştirildi. Sanatçıya Luigi Vanvitelli tarafından ödeme yapılan bahçenin bu kısmı çiçeklerle dolu bir parterdir. Geçmişte küçük ve büyük ağaçların yetiştirilmesi için Scolle adı verilen beş büyük araziye bölünmüştü.

(Aperia)Arı Kovanı

Kraliyet Sarayı ve İngiliz Bahçesinin Peyzaj Tasarımı

Caserta Kraliyet Sarayı Bahçesi, 18. yüzyılda İtalyan mimar Luigi Vanvitelli tarafından tasarlanmıştır. Bu bahçe, dönemin büyük kraliyet saraylarının bahçelerinden ilham alan ve İtalyan Rönesans bahçesi geleneğini André Le Nôtre’nin Versay Sarayı bahçeleri için sunduğu çözümlerle birleştiren bir tasarıma sahiptir.

Çeşmeler: Peyzaj tasarımında dengeyi sağlamak amacıyla yapılan çeşmeler, örneğin Margherita çeşmesi, ziyaretçiyi yönlendirmek için büyük bir etkiye sahiptir ve aynı zamanda pitoresk bir görüntü yaratır.

Suni Harabeler: İngiltere’deki İngiliz bahçelerinde ortaya çıkan harabelerin prensibinden esinlenilerek oluşturulan suni harabeler, Roma medeniyetinin izlerini taklit etmek amacıyla tasarlanmıştır.

Palmiye (Phoenix, Cycas): Yapıların konumuna dikkat çekmek için ekilen palmiyeler, aynı zamanda birlik ilkesinden yola çıkılarak oluşturulmuştur. Castelluccia (Küçük kale) ve İngiliz bahçesinde bu bitkileri görmek mümkündür.

Arokarya (Araucaria): Vurgu yapmak amacıyla ekilen bu bitki, özellikle Castelluccia’nın etrafında kullanılarak dikkat çeker.

Pırnal Meşe ve Saçlı Meşe (Quercus ilex, Quercus cerris): Bu meşeler, alle etkisi yaratılarak tasarlanmış olup saray ahalisini yönlendirmek ve ziyaretçileri su yolunu takip etmelerini sağlamak amacıyla kullanılmıştır. Tasarımda birlik ilkesi uygulanmıştır.

Toros Sediri (Cedrus libani): Bu ağaçlar, etrafındaki bitkilerin canlılığına vurgu yapmak amacıyla ekilmiştir. Ayrıca dört mevsim hissiyatı yaratmak ve su kenarındaki canlılık için kullanılmıştır.

Adi Porsuk (Taxus baccata): Peyzaj tasarımında suni harabeler ve su kenarındaki heykelin etrafında anıtsal bir özellik kazandırmak için kullanılmıştır. Vurgu etkisi yaratır.

Süs Eriği (Prunus cerasifera): Su kenarı (göl) ve tapınağın varlığına dikkat çekmek amacıyla peyzaj tasarımında yer almıştır.


Yazı Kaynakları
1
2
3
4
5

Namık Kemal Üniversitesi mezunu Peyzaj mimarı ve Gezi tutkunu

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir