Dönme Dolaptan Bakınca
  1. Anasayfa
  2. YAŞAM

Dönme Dolaptan Bakınca

0
Reklam Sponsoru

Bilet kesilir, kapı kapanır, kabin hafifçe sarsılır. Dişliler, şehrin sırlarını yavaşça bize doğru çeviren eski bir müzik kutusu gibi tıkırdamaya başlar. Dönme dolap yükselirken, kent de kendine dışarıdan bakma cesareti bulur. Yukarıdan görünen şey plan değildir; tek bir çizgiyle ifade edilemeyecek kadar çok sesli bir şarkıdır. Bir yerde rüzgâr, başka yerde bir otobüsün kornası; bir köşede şehrin kalabalığının kahkahaları, öte yanda kırılan bir saat gibi kaldırımdaki ayak sesleri… Yükseklik yalnız mesafeyi artırmaz, vicdanı da büyütür: Aşağıdaki her nokta, birilerinin gündelik kaderidir.

Kenti yukarıdan seyredince, mekânın dili daha net okunur. Uzayan yollar fiiller, meydanlar zarflar, ağaçlar cümledeki sıfatlardır. Banklar nokta, merdivenler iki nokta üst üste; “Buradan sonra başka bir şey başlayacak” der. Çocuk sesi ünlemdir; yaşlı bir omuz başındaki suskunluksa üç nokta… Peyzaj mimarlığı, bu dilde yazım kuralları değil, akışın melodisidir. Tasarımcı bazen şarkının söz yazarı, bazen de sadece akordu iyi yapılmış bir enstrüman icracısıdır. Kentin iyi tasarımı, yükseklerden değil, seslerin birbirini incitmeden çarpışabildiği kotlardan belli olur.

blank
Dönme Dolaptan Bakınca 6

Dönme dolap, merkezcil kuvvet ile merkezkaç arasındaki tartışmayı sessizce hatırlatır. Kent bizi merkeze mi çekiyor, yoksa kıyılara savuruyor mu? Sabah trafiğiyle aynı yönde akan bir nehir gibi merkeze sürükleniriz; akşam eve dönerken her birimiz küçük bir kıyı bulmaya çalışırız. Oyun alanına sığınan çocuk, bankın gölgesine kıvrılan yaşlı, iki arsa arasındaki dar patikadan kestirme yapan işçi… Her biri, kendi minyatür kapısını arar. İyi peyzaj, bu kıyıları meşrulaştırır. Sokak aksı boyunca devam eden çınar ağaçlarının gölgesi, köşe başlarına yerleştirilmiş süpriz heykeller, bir ağacın gövdesine kazınmış bir kalp ve iki harf… Hepsi aynı şeyi anlatır: “Kalabilirsin.”

Şehrin en hakiki saati gölgelerle çalışır. Saat kuleleri saat gösterir; gölgeler ise zamanı. Öğle vaktinin yelkovanı ile sabahın akrebi farklıdır. Bir bankın sırtlığı fazladan beş derece eğildiği için güneşi yüzünde on dakika fazla tutar; o on dakika, bir annenin emzirmeye rahatça karar verebildiği, bir yaşlının belini doğrultabildiği, bir çocuğun oyunu bitirip arkadaşına veda edebildiği zamandır. Tasarım, milimetreyle oynanan insanlık provasının adıdır. Çizimde görünmeyen küçük jestler, gündelik hayatın büyük rahatlamalarıdır.

blank
Dönme Dolaptan Bakınca 7

Yukarıdan bakınca rüzgârın rotası bile görünür. Bir sokak, yüksek blokların arasında hızlanmış, öbür sokak, iki kavak ağacının arasından nazikçe süzülür. Rüzgârı okuyan tasarımcı, sesi de düzenler (bknz: Gürültü Perdesi Fonksiyonu Ile Playa Honda Kent Parkı). Perde yapraklı ağaçlar, rüzgârın tekerleğine parmaklarını koyar; su aynaları gürültüyü kırmaz ama onunla konuşmayı öğretir. Akustiğin adaleti vardır: Huzur yalnız villalara değil, otobüs durağında bekleyenlere de pay edilmelidir. Kente hakkaniyet, desibeller adil bölüştürüldüğünde de gelir. Bir okul bahçesinin duvarına denk gelen motor gürültüsü, üç yaştan on üçe kadar hafızaya kazınmış bir tedirginlik olarak yer eder. Binalar arasında şehrin gürültüsünden kaçmak için yapılmış cep parklar (bknz: Greenacre Park), bir lüks değil, kamuya ait bir haktır.

Dönme dolabın her turunda başka bir hikâye camdan içeri sızar. Köşedeki simitçi tezgâhını rüzgâra göre çevirir; yağmur yaklaşırken tentenin ucunu birkaç santim indirir. Yan sokakta bir kurye, kaldırımda yer almayan rampada zamanını değil, sabrını kaybeder. Karşıdaki parkta, gölge-iz düşümleri yanlış hesaplandığı için kaydırak öğleden sonra yetim kalır. Bir apartmanın girişinde, kılavuz yüzey yanlış restorasyonla dekora dönüşmüştür; görmeyen biri için rehberlik eden çizgi, süs mermerinin çizgisine kurban edilmiştir. Bazen kent, görkem arzusuyla görgüsünü yitirir; ayrıntıların etiğinde çuvallar. Peyzaj mimarlığı tam burada, göze görünmeyen bir adalet nöbeti olabilir.

Şehir kokusuyla da konuşur. Fırından taşan sıcak ekmek kokusunun arasına trafik dumanının ağır kokusu karışır; bir sokağın köşesi çocukluğunun iğde ağacı kokusuyla özdeşleşir. Doğru bitki, doğru saatte çiçek açar ve bir yön bulma cihazı kadar iş görür: “Bu koku geldiğine göre ev yakında.” Koku, kentin en demokratik işaretidir; tabelaya bakmayı bilmeyene de yol gösterir. Sürekli püskürtülen kimyasal “temizlik” kokuları, mekânın hafızasını siler. Kenti steril bir otele çevirmeden, temizliği saygıyla yapmak mümkündür; koku, hatırlama hakkıdır.

blank
Dönme Dolaptan Bakınca 8

Bir peyzaj mimarı için kent, yalnız biçimlerin değil, duraklamaların da tasarlandığı yerdir. Durmanın utandırılmadığı bank, beklemenin suç sayılmadığı gölge… “Bekleme”yi yalnız trafik ışıklarında bir sabır testi olarak görmek, kente haksızlık. Beklemek, içe kıvrılıp nefes alma fırsatıdır. Bu yüzden bankların yönelimi, yalnız manzaraya bakmaz; doğru yerleştirildiğinde insanın içine bakması için de kapı açar. İki bankın karşılıklı yerleştiği ve orta noktada bir ağaç gövdesinin diyalogu yumuşattığı düzende, tanış olmadan selam mümkün hale gelir. Kamusal hayat, küçük ihtimallerin çoğalmasıyla olgunlaşır.

Dönme dolap metaforu kenti eğlenceye indirgemez; ama oyunun ciddiyetini hatırlatır. Oyun, kurallarla özgürlüğün eşitlendiği sahnedir. Bir çocuğun seksek çizgisine ilk taşını atarken titremesi, bir meydanda şarkı söylemek için mikrofona ilk kez uzanan gencin nefesini ayarlamasıyla akrabadır. İkisi de kamusalın eşiğinde bekleyen cesaretin adıdır. Kent, cesareti özenle büyüten bir sera olmalı. Desibelini kısan motor, gecikmeyi sineye çeken sürücü, gölgesini paylaşan ağaç, çizgisini paylaşan kaldırım… Küçük iyiliklerin toplamı, koca bir cesaret serveti eder.

Bu yazı da ilginizi çekebilir:  Peyzaj Mimarlığı: Dünyada Cenneti Oluşturma Çabası

Malzemelerin ahlakı vardır. Bir vidanın pası, ihmali; bir kot farkının kabalığı, aceleyi; acil müdahele diye dökülen yama asfaltın zemindeki sırıtışı, sürdürülebilir sürdürülemezliği ele verir. Tasarımın cömertliği, malzemenin şefkatinde okunur. Çocuğun avucuna değen yüzeyin pürüzü, bir yaşlının bastonuna denk düşen kaldırım bordürünün yumuşak kıvrımı, bir duvarda briket kullanmak yerine sırf estetik için kullanılan kırmızı bir tuğla… Hepsi bir araya gelince, “İyi ki buradayım” cümlesi çıkar ağızdan. Bu cümle, efendi bir kent için en güvenilir memnuniyet indeksidir.

blank
Dönme Dolaptan Bakınca 9

Zaman, şehirde bir topografyadır. Sabah ile akşam arasında yükselip alçalırız. Öğle vakti caddeler, güneşin ekseninde tutulur; akşamüstü sokaklar uzar, gölgeler zemin üzerinde şekerleme yapar. Tasarım, bu topografyayı yürünebilir kılmanın sanatıdır. Güneş saatini okuyan pergola, rüzgârı ehlileştiren çit, suyu taşırmadan üzerinde gezdiren oluk… Mimaride “detay” dediğimiz şey, aslında zamanın terbiyesidir.

Dönme dolabın tepesinde kısa bir duraksama olur. Aşağıda, bir çocuk uçurtmasının ipini salarken, rüzgâr çekingen bir nazla ipe yoklama yapar. Bir kargo çalışanı, bileğinin antrenmanlı hareketiyle kapı ziline basar, geri bir adım atıp alan bırakır. Kurdele gibi kıvrılan bisiklet yolu, bir caddenin hoyrat akışına sabırla eşlik eder. Bir kedi, yaşamını mahallenin hayvanseverlerine göre ayarlar. Bu küçük sahneler, kentin büyük iddialarından daha ikna edici olur. Çünkü hayat, ilhamını dev heykellerden çok, küçük nezaketlerden alır.

Kentte güzellik, çoğu zaman hızla değil, hızın arasına yerleştirilen yuvalarla gelir. Koşu yolunun tam üzerine değil, kıyısına bırakılan yumuşak bir ot şeridi; merdivenin orta sahanlığına kondurulan dar bir balkon; akarsuyun kenarında aceleyle geçmek yerine “bekle ve dinle” diyen bir basamak oturma birimi… Şehir, bu küçük “dur” çağrılarıyla insan olmayı hatırlatır. Kimileri bunu verimsizlik sayar; oysa insan, verimlilik için değil, anlam için yaşar.

Bu yazı da ilginizi çekebilir:  Singapur ve Yeşil Alanlarının Geçmişten Günümüze Serüveni

Bir gün kentin ortasında dev bir yazı görmeyi dilerim: “Merak Serbest.” Çünkü merakın olmadığı yerde sokak, yalnızca iki nokta arasında geometrik bir zorunluluktur. Merak serbest olduğunda ise sokak, iki insan arasında etik bir olasılık hâline gelir. Çocuklar bir köşe taşının üstüne çıkıp kendilerinden uzun bir dünyaya el sallar; gençler bir duvarın dibinde gitarı akort eder; yaşlılar gölgeleri yan yana koymanın inceliğini bilir. Merak özgürse, kent öğrenir; kent öğreniyorsa, biz de değişiriz.

blank
Dönme Dolaptan Bakınca 10

Kabin yavaşça alçalırken, şehrin gözleriyle göz göze geliyoruz. Aşağıda hiçbir şey değişmiş gibi görünmüyor ama ben değişmiş olabilirim. Dönme dolap belki de bunun için vardır: Aynı manzarayı, bir tur sonra başka bir insan olarak görmek. Tasarım denen şey de biraz böyledir; malzemeyi değil, bakanı dönüştürür. Bugün bir parkın girişinde fark etmeden yanından geçtiğim o dar gölgeyi, yarın bilinçli olarak arayacağım. Bugün bir eşikte takılan tekerleği duymuyorsam, yarın o sesi şehrin en yüksek alarmı gibi duyacağım.

İnmek için kapı açıldığında, yerdeki çizgiler yine bildiğimiz çizgilerdir; ama kelimelerimiz çoğalmıştır. Kent, artık yalnız plan defterimdeki bir iş değil; kabinin camına buğulanmış bir cümledir. Eliyle kalp çizen bir çocuk gibi, parmağımla görünmez bir mesaj yazarım havaya: “Yine dönelim.” Belki başka bir mevsimde, başka bir ışıkla, başka bir rüzgârın sesinde… Kente hakkını verebilmek için bazen bir tur daha gerekir. Ve her tur, aynı soruyu fısıldar: “Bugün hangi küçük ayrıntıyla dünyayı biraz daha yaşanır kılacaksın?”

Defter demişken, 5 Nisan 2013 tarihli ajandama kaydettiğim şiirimle ile veda etmek isterim:

Aynı coğrafyada büyüdük hepimiz,
Ayrı bedenlerin, aynı çocuklarıyız..
Akslar aynı, izler aynı, sesler aynı, sözler aynı..
Manzara aynı, deklanşör aynı, fotoğraf aynı..
Yok mu düşünebilen farklı?
Yıllardır aynı mimariyi kullanıyoruz,
Sokakta lambalar aynı,
Mutfakta dolaplar..
Aynı renklerle süsledik hayallerimizi,
Aynı insanları gördük her gün,
Aynı sokaktan yürüdük evimize..
O kadar alıştık ki aynıları görmeye,
Farklılıklara düşman olduk.
Aynı düşünceler yer aldı,
Aynı sözler söylendi.
Artık,
Yeni bir şeyler söylemek lazım..

Peyzaj Mimarlığı Doktora Öğrencisi. Peyzax'ın kurucu ve idarecisi. Bilim, Sanat, Felsefe ile ilgileniyor.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir